Gönderi

Aramızda tıp mesleğinden olanların ilk öğrendiği şey buydu: "Kitaplar yalan söylüyor! " İnsanın, şu kadar saat uyumaksızın yaşayamayağı söylenirdi. Kesinlikle yanlış! Kesinlikle yapamayacağım şeyler olduğuna inanırdım: şunsuz uyuyamam ya da şununla veya bununla yaşayamam. Nelere dayanabileceğimize ilişkin birkaç sürprizden söz etmek isterim: Dişlerimize bakma olanağımız yoktu yine de buna ve ağır vitamin eksikliğine rağmen, diş etlerimiz her zamankinden çok daha sağlıklıydı. Aynı gömleği, ta ki gömlek görünümü tamamen yitirene kadar, altı ay giyiyorduk. Su borularının donması nedeniyle günlerce yıkanamamamıza rağmen, toprakta çalışmaktan kirli ellerimizin üzerimde oluşan yara ve sıyrıklar (soğuk ısırması olmağı sürece) iltihap kapmıyordu. Ya da örneğin yan odadaki en hafif bir gürültüye uyanacak kadar uykusu hafif olan birisi, kulağının dibinde gürültüyle horlayan bir yoldaşa yaslanıp deliksiz bir uyku çekebiliyordu. Şimdi bize, insanı kabaca her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski'nin sözlerinin doğru olup olmadığı sorulacak olursa, cevabımız, "evet, insan her şeye alışabilir, ama nasıl olduğunu bize sormayın." Olacaktır. Psikolojik araştırmalarımız henüz oraya gelmedi; biz tutsaklar da o noktaya ulaşmış değildik. Henüz ruhsal tepkimizin ilk evresindeydik.
Sayfa 31 - Okuyan UsKitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.