Gönderi

Leylâcığım, “ dokunsan dellenicem” , delirmek mastarından halk ağzı -gelecek zaman- delireceğim, deli olacağım anlamında ama daha çok katilik, mutlaklık kokan bir mısrâ. “Ne Sûr’un boğazlanmış ejder hum-humu” nda “ Sûr” malûm İsrafil adlı meleğin ölüleri uyandırmak için çaldığı boru. Korkunç bir ses çıkarırmış! “Hum-humu” deyimine gelince bunu çocuk yahut bebek dilinden uydurdum. “Homurtusu” demek. Ama bilmem ki daha sevimli galiba di mi? “ Sak” dal, sap anlamında kullanılan bir kelime. Stradivarius’a gelince bir iki efsanesi var, yazmağa değmez. Ancak, adam, Edison ayarında bir usta. Yaptığı işi dünyada en iyi o yapıyor. Hem düşün, öleli yüzyıllar geçti, kimseler tutamadı onu. Bir marangoz değil o! Esnaf değil. Kemana o sırrına erilmez sesi vermek, sanır mısın sadece el hüneri olsun? Yüreği yanardağ gibi bir ihtiyardı ve gözleri kör. Müzikte ustaydı diyemem, elimde vesika yok, ama seste ve kemanını çatarken kullandığı geometri yahut mimaride rakipsiz bir deha! Elbette para için keman yapmadı. Para için olsaydı, atölye, fabrika kurar, boyuna keman sürerdi piyasaya. Mutlaka bir zoru, bir yarası vardı. Bir aşk, belki de bir keder? Ama dünya yıkılasıya ölmeyecek mükemmellikte kemanlar verebildi. Görüyorsun ki daha çok onun hakkında kendi düşünlerimle konuşuyorum. Kıyamet günü kemanın yayını germek işi de onun hakkı! Ne güzel, ne korkunç gerer kim bilir. Yüreğini ellerine verebilmiş bir usta. İhtiyar bir Alp köylüsü.
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.