Aleykümselam, ben de saygı ve sevgimi iletirim. Mütevazılıktan olmasın ama sizin kadar yazdığım pek bir şey yok. İncelememi çok geç saatte paylaştığımı hatırlıyorum, dolayısıyla görmemiş olmanız olası ihtimal. Dediğim gibi, spoiler engeline takılarak pek bir şey yazamadığım için yeniden paylaşıp okurların müzakeresine de sunamadım. "Suç" bende :) 'Dram' ve 'dramlaştırma'nın farklı şeyler olduğunu anlatmak istedim, Dostoyevski örneğini hep parantez açarak kullanmak isterim. O, dramlaştırmaz fakat bize öyle sunulur. Aşk konusu ise bizim edebiyatımızda paklanmalı, ayıklanmalı. Yani, uhrevi ve dünyevi aşkın çelişkisinden kurtulmalıyız. Bu anlamda Atsız'ın "Ruh Adam"ı çok güzel bir örnek. Edebiyatımızda bunun denemesi yapılmış, eleştirip daha iyi yerlere taşımak mümkündür diye düşünüyorum. Rus edebiyatında böyle bir çelişki yoktur. Tolstoy'da biraz kendini gösterdi ve hemen idealist yaftasını çakmakta gecikmediler... Sabahattin Ali'yi eleştirirken yaşadığı dönemi her açıdan bilmekte önemlidir. Bense bilmiyorum ve tabii olarakta eleştirimin bir kısmı "göreceli"dir. Daha çok eserin iskeletine, etine kemiğine yönelik bir şeyler yazdım. O zamanlar sağlam bir eleştiri kültürü olmamış sanırım. Dünya savaşlarını hatırladıkça bir şey de diyemiyorum. Gerçi günümüzde durum daha kötü. Fikir alışverişi için çok teşekkür ederim, memnun oldum. Sabahattin Ali okumaya devam ediyorum, zamanla tam tabloyu göreceğim. Belki, o zaman bazı görüşlerim değişebilir veya bazılarına ekleme yapabilirim. Keyifli okumalar diliyorum, selametle..