Gönderi

Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payı çıkaran hükümdarın mesud asrı nihayet bulduktan sonra, devletimizin yapısında sarsıntılar başladı. Bununla birlikte göze çarpan hadise, cahillerin ulema sınıfına nüfuz etmeleriyle halkta kanaat uğrunda mücahede kudretinin kırılması, millî karakterin zedelenmesi oldu. XVII. asır, şiddet rejimini kullandı: Âsi başları kesti, kafalarla kuyular doldurdu. XVIII. asırda ise, bir adım daha ileri gidilerek hükümet müesseselerinde bazı ıslâhat yapıldı. XIX. asırda, halka ini- lerek, bizzat cemiyet hayatının bünyesinde, lâkin hemen hepsi de şekle bağlı gelişmelere, inkılâplara başvuruldu. XX. asır, aynı çalışma tarzını tekrarladı. Son iki asırda birçok yeni müesseseler ve mektepler açıldı. Ancak bu mekteplerde eskinin taklidi yerine moda kelimesiyle ifade olunan yeninin taklidi yer aldı; Avrupa, körü körüne taklit edilmek Istendi. Mektepler açıldı; bunlarda yeni ilimler okutuldu. Lakin ilim sevgisi aşılanmadı; âlimin üstünlüğü ve cemaat Içindeki önderliği telkin edilmedi. Çünkü ilme gerçekten ina- hilmadı. İlim, bizim havatî menfaatlerimiz için vasıta olarak, Sekil halinde istismar edilmek istendi; teknik putlaştırıldı.
Sayfa 13 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.