Öncelikle bu güzel tahlilin sayfama düşmesine vesile olan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum :)
8 yaşında bir oğlum var. Doğduğu andan başlamak üzere, onun pürüssüz aynasından bana ulaşan bilgelik inanılmaz. Sınırsız bir kaynak var elinizde, bir duygu ve düşünce mucizesi, evvela bunun farkında olalım. Bir çocuktan daha ilmi bir eser olamaz, ondaki ilk sezişler sizdeki hasarların altını çizer. Fakât şu çok üzücüdür, orada coşkuyla çağlayan bir su vardır ama biz bulanık kabullerimizin kurumaya yüz tutmuş çehresiyle bakarız onlara. Nedir, kitap okunmalıdır, o ödev o saatte mümkünse eksiksiz yapılmalı, sınıfın parlak çocuğu olunmalıdır. Aksi mümkün değildir, ölüm gibi bir şeydir. Felsededen evvel çocuklarımızın dünyasına girebilmeyi, onların bir birey olduğunu kabul etmeyi başarabiliyor muyuz? Kopuşlar nerede başlıyor? Nasıl bir dil kullanmalıyız? Bütün hakları ona vermemenin ve aynı anda hareket alanına müdehale etmemenin formülü ne? Durmadan çoğalan ekrandan hayatı duyumsama mecburiyetiyle hız algısını nasıl kontrol edebiliriz?
Onu dinlerken, söylemesini hayal ettiklerimizi duymak mı bizi memnun ediyor, onda var olan başkalığın hayretini duymak mı?
Hayranlık duyduğumuz yazarların eserlerini okumak için can atıyoruz, bir çocuğun hayata bakışı bazen bütün öğrendiklerimizi unutturacak düzeye erişebiliyor. Afallıyoruz, soğuk terler döküyoruz, doğru davranışı bulmakta zorlanıyoruz.
Bir evde sürekli, temel ihtiyaçlar düzeyinde konuşuluyorsa, çocuktan fikrini beyan etmesi beklenemez. Bir evde bir mesele üzerine konuşmak bir külfetse, ilerde her meseleyi birer külfet olarak algılayan bir nesil yetiştiriyoruz demektir...
Yorumumla yordum sizi farkındayım😅
Çocuk ve felsefe ikilisi hakkında aklımızı bulandıran pek çok düşünceye netlik kazandıran bir inceleme olmuş, emek verilmiş, çözüm önerileri sunulmuş.Youtube fikri de çok iyi bir fikir, çünkü bu düşünce ile çocuk-ebeveyn ilişkilerine de eğilmek mümkün olabilir. Çok teşekkür ediyorum👏☘️