“Bu uykudan uyanman gerek!”
“Daha önce denedim, olmadı; şimdi niçin deneyeyim? Hiçbir şey ilgimi çekmiyor, ruhumda kopan bir fırtına yok, zihnim huzur içinde uyuyor.”
Neyi öğrenecekler, hangi hedefin peşine düşeceklerdi? Onlara hiçbir şey gerekmiyordu; hayat durgun bir nehir gibi yanı başlarından akıp gidiyordu. Onlara yalnızca bu nehrin kıyısında oturup tek tek her birinin başına sırayla gelecek olan, öngörülmesi ve kaçınılması imkansız olayları seyretmek kalıyordu.
Bu dünyaya gelişini annesi dışında bir kimsenin fark etmiş olması şüpheliydi, yaşarken de onu fark eden çok az kişi vardı ve dünyadan giderken de herhalde kimse onu fark etmeyecekti.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.