"Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde, develer tellalken pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken, insanlar az; ırmaklar, göller, denizler, ormanlar ve öteki canlılar çokmuş. Yeryüzünde beş kıta ve bu beş kıtada beş ülke varmış."
Günlerden bir gün beş ülkenin beş prensi aynı rüyayı görmüş. İşte masalımız böyle başlıyor. Bu beş prens rüyalarında bir kent ve içinde de güzeller güzeli bir kız görüp aşık oluyor. Serüvenimiz bu prenslerin aşklarının peşine düşmesi ile başlıyor. Bu beş prensin başından geçen olaylar esnasında yaşananlar bizi bazı duygular üzerine düşünmeye itiyor. İyilik, doğruluk, kararlılık, cesurluk üzerine güzel düşünceler barındıyor. Tabi kitabın isminden anlaşılacağı üzere aşk konusunda da bolca nasihatler bulabiliriz.
Aslında bu kitabı aşkı yanlış yaşayanların okumasını isterdim. Aşık olmak bir insana sahip olmak değil, onunla bir ömrü paylaşabilmektir. Sırf aşık olduğumuz için birilerini zorla yanımızda tutamayız. Kimse bizim esirimiz değildir. Sevdiklerimizi kısıtlamamalıyız. Özellikle şöyle bir cümle vardı : "Kadın özgür olmazsa aşk yaşanamaz." Gerçekten de öyle.
Ana fikir olarak kitabı beğendim. Sevmeyi bilenlere denk gelmek umuduyla iyi okumalar dilerim.