Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
emin
emin
@greathun
Türkçe Öğretmeni
Türk Halk Bilimi YL
Erzurum
88 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
1. Bölüm
Yaşamak için toplumun yarattığı düzen içinde, onun dayattığı meslekleri benimseyip hayatta kalmalısın. "Ben bu mesleklerden mutlu değilim ben farklı şeyler yapıp yaşamın anlamını aramak istiyorum" sonuç, toplumda kabul görülmez ve toplumdan dışlanma gerçekleşir.
2. Bölüm
Kendi yolunda yapmak istediklerini yapıp mutlu bir şekilde giderken en sonunda mükemmelliğe ulaşıyorsun. Fakat mükemmelliğin sınırı yoktur. Bu mükemmellik doyumu sana yetmiyor. Bu doyumu baskalarına yaşatmak için yeni bir amaç belirliyorsun. Topluma hayatın anlamını öğretmek.
3. Bölüm
Çağının ilerisinde hareket edersen ve düşünürsen ya tanrılaştırılır ya da şeytanlaştırılırsın. Bilgi herkes için vardır fakat bazılarına sıradanlık ve tek düzelik o kadar işlemiştir ki bünyeleri bilginin ışığını kaldıramaz.
4.Bölüm
Bedenin bu dünyadan ayrılınca fikirlerin kalır. Fakat geride kalanlar tapınmayı çok sevdiğinden fikirler umursanmaz ve unutulur. Geriye kalan parçalar dinleştirilerek ritler yapılır. Bir kesim de çıkıp sizin hiç yaşmadığınızı ve yaptıklarınızın birer masaldan ibaret olduğunu ileri sürecektir.
Sonuç olarak insan yaşamına ışık olabilecek bir kitap. Başkalarının sözüyle hareket edip mutsuz olacağıma, kendi doğrularımı ve yapmak istediklerimi gerçekleştirmek için çabalarsam, mutlu olabileceğim sonucunu çıkardırm. Yapmak istedikleriniz imkansıza yakın bile olsa bu yolda vereceğiniz çaba sizi mutluluğun doyumuna ulaştıracaktır.
Mutluluğa ve iyi bir insan olma erdemine erişebilmenin yolunu gösteren klavuz bir kitap. İçindeki kısa hikayeler kutsal kitaplardaki kıssalardan esinlenilerek yazılmış gibi. Tolstoy, hikayelerde İncil'in bazı ayetlerinin tefsirini yapmış izlenimi uyandırdı bende.Tolstoy hikayelere, inanışını samimi ve akıcı bir şekilde aktarmış. İnsanın sahip olması gereken değerler ve din, kusursuz bir şekilde sentezlenmiş. Hayatıma dokunan bir kitapt oldu :)
Kitabı, yazarın 'Kürk Mantolu Madonna' ve 'Kuyucaklı Yusuf' romanlarına göre kıyaslayacak olursam eğer biraz sıkıcı ama yazarın hayatından ve fikirlerinden daha fazla izler taşıyor. Yazarın iki romanındaki kurgusallık daha yoğunken bu eserindeki kurgu, bana göre gerçek olaylarla daha iyi örtüşüyor.
Okur Takip Önerileri
İnsanların çoğu yaşadıklarını sandıkları hayatın, basma kalıp kurallardan ve toplumsal baskılardan kısıtlandığının farkında değil. Bu insanlar tekdüzeliğin verdiği sıkıcılıkla birlikte robot gibi yaşamakta ve çoğu zamanlarını mutsuz olarak geçirmektedir.
Kitapdaki kahramanımız da bu tekdüzeliğin farkında olmayanlardan biri. Her şeye sahip olmasına rağmen zamanla yaşama arzusunu kaybetmiştir. Kitabada adını veren o Olağanüstü Gecede, toplumun verdiği statüyü alt üst ederek dibe vurur ve içindeki yaşama tutkusu tetiklenir. Bu geceden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmaz ve yaşadığı her andan zevk alır.
Hayatıma anlam katacak öğütler aldığım bir kitap oldu. Ve kitabı okuyacak insanların, bazı bölümlerde kendisinden bir parça bulacağına inanıyorum.
Kitap bittikten sonra kafamda oluşan ilk çağrışım 'yalnızlık' oldu. İnsan sosyal bir varlıktır ve yalnızlığa uzun süreler dayanamaz. Yalnız kaldığında bile zihniyle iletişim halinde olup sosyal dürtülerini tatmin etmeye çalışır.
Kitaptaki karakterlerimizden George'un Lennie'yi yanında tutma nedeni, Candy'nin ihtiyar köpeğini öldürmek istememesi yalnızlık duygusunu tatmin etmeye en iyi örnektir.
Kitabın bazı karakterleri bu duygunun tatmini için o kadar da şanslı değil. Örneğin Crooks ve Curley'nin karısı. Crooks siyahi olduğu için dışlanmış ve kendine ait bölmede yaşamaktadır. Curley'nin karısı ise ön yargılara maruz kaldığı için herkes ondan kaçmaktadır. Yani buradan da anlaşılıyor ki yalnızlığın zengini fakiri yok, insan olmak bu duyguyu taşımak için yeterli.
Ayrıca Lennie ve Cendy'nin köpeğinin aynı sonu paylaşmaları "Güçlü olan hayatta kalır." sözünü bir kez daha aklıma getirdi.
Savaşın sonucu ne olursa olsun geride kalanların geleceğini hep olumsuz etkiliyor. Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor ve kaybedilenlerin yeri asla dolmuyor.
Savaştan sonra içinizde bir mutluluk belirse o duygu hep geçmişin izlerini taşıyor. Evet roman bir savaşı anlatıyor ama geride kalanların savaşını.
Her insanın çocukken sevdiği veya aşık olduğu bir insan illaki olmuştur. En basitinden öğretmenine aşık olmak gibi (ben olmuştum). Bu sevgi çocukta masumane bir boyutta kaldığı sürece sorun oluşturmaz. Fakat sevgi takıntı boyutunda ise bilişsel gelişim döneminde olan çocuğun kişilik özelliklerini etkiler.
Malesef kitaptaki kadın kahramanımız, çocukluk aşkını büyütüp hayatının merkezine koyan takıntılı aşıklarımızdan biri. Bazı yerlerde kadına hem kızdım hem de saygı duydum. Ama kızgınlığım baskın geldi çünkü bir insan başka bir insana kendinden fazla değer vermemeli.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,1bin okunma
Kitap bittikten sonra kafamda beliren ilk düşünce "İnsanoğlu Tanrıcılık oynamaya ne kadar da meraklı." düşüncesi oldu.
Kitapta bahsi geçen Parti, Tanrı gibi davranır, insanları Tele-ekranlar sayesinde gözler ve dinler. Kendisi gibi düşünmeyenleri cezalandırır. İşte kahramanımız Winston cezalandırılanlardan sadece biri. İşlediği günahlar(!) yüzünden onuru ve gururu ayaklar altına alınır, inandığı tüm değerlere savaş açılır ve son olarak aşkına ihanet ettirilir. Böylece Winston insanlığını kaybeder.
Yazarın kurmaca dünyası bana hem doğal hem de bir o kadar tuhaf geldi. Tuhaf gelmesinin nedeni ise kitabın yazıldığı tarihte, kitapta geçen unsurların bazılarının gelişme aşamasında olması ve Orwell'ın bu unsurların ilerideki kullanımlarını öngörerek kitaba ustalıkla yerleştirmesidir.
1984'ün geleceğe bir uyarı olarak yazıldığı söyleniyor. Bundan hareketle 1984 hangi dönemde okunursa okunsun hep gelecekte geçecektir.
Anne ve babalar bile çocuklarını bir çıkar için dünyaya getirirler. Normal işleyişte çocuğa sevgi verilir ve karşılığı sevilmeyle alınır. Böylece aile ve çocuk arasında adil bir çıkar ilişkisi oluşur. Fakat kitapta bu adillikten söz edemeyiz.
Aile zamanında iflas etmiştir ve Gregor bu zor zamanlarda çok çalışarak ailesine destek olmuştur. Ama aile Gregor'un zor günlerinde yanında olmamıstır. Başlarda aile, Gregor iyileşir yine bize bakar umuduyla ona iyi davransalarda yine de onu yalnız bırakmışlardır. Hayat Gregor'a karşı adil olmamıştır ve dünya yine saf çıkarcılara kalmıştır.
Öncelikle kitabın anlatım tekniği olan kahraman bakış açısı okuduğum kitaplar arasında bu teknikle yazılan en iyi kitaplardan. Romanda anlatılan hikayenin, yazarın samimi araya girişlerinden gerçek bir hikaye olduğu izlenimine kapıldım fakat gerçek olup olmadığını teyit edemedim. Romanın güçlü bir hikayesi var fakat bazı olay bölümlerinde beklentimi yüksek tuttuğumdan olsa gerek küçük hayal kırıklıkları yaşadım. Ama romanın hikayesi güçlü olduğu için hep bir merak duygusu uyandırıyor ve kitabın sonuna kadar motivasyonunuzu besliyor. Dürüst olmak gerekirse sonlara doğru burnumun direği sızladı. :)
siyah ve beyaz
Kitapdaki karakterleri tıpkı satranç oyunundaki gibi siyah ve beyaz diye ikiye ayırdığımızda; Dr. B. beyazı, Czentovic ise siyahı temsil ediyor. Czentovic zayıf kişiliği ve bir oyunla sağladığı statüsnden doğan egosuyla dikkat çeker ve siyahı temsil eder. Czentovic için satranç bir geçim kaynağı ve saygınlık göstergesidir. Dr. B. ise yaşantılarıyla oluşmuş düzgün kişiliği ve kitapda anlatılan bazı olaylarda müşterilerini düşmana satmamasından dolayı beyazı temsil eder. Dr. B. için satranç geçirdiği zor günlerde "hiçlikten" kurtulmanın aracı olmuştur.
Satranca bir taraftan sadece oyun gözüyle bakılırken diğer taraftan ise hayatta kalma aracı olarak görülmüştür. İki tarafta farklı zamanlarda iki görüşüde benimsemiştir. Czentovic başlarda oyun gözüyle baktığı satrancı belli zaman sonra bir geçim kaynağı yani hayatta kalma unsuru olarak kullanır. Dr. B. zor günlerinde "hiçlikten" kurtulup hayatta kalmak için kullandığı satrancı son bölümde sadece bir oyun olarak görür.
Derin anlamlar yüklediğim kitaplar her zaman enlerime girmiştir, bu kitapta artık enlerimde. :)
