Sanki bir tarih içindeyiz, günaydın minyatürler!
Üç köle uzanık bir dünyayı imzalayaraktan
Ansızın dört köşe, ansızın ehram
En duymalı yerlerinde bir sessizlik
Güneşin çok parladığı bir arka
Başları dünyadan dışarıya sarkıyor
Bozgunda çiçekler örneği; duyulmaz bağırtılarla
Şimdi bir tarihi sürdürüyor
Yüzünun gizlerinde üç kişi
Deli ediyor onları Mısır’da
Bir insan az
Bir insan inana inana.
Babamın bahçesinde iki kafes var: Birinde, babamın kölelerinin Ninova Çölü’nden getirmiş
oldukları bir aslan, öbüründe de artık ötmeyen bir serçe.
Her gün, tan ağarırken, serçe aslana seslenir: “Günaydın sana, tutsak kardeş.”
Uyanınca odanıza doğan güneşe rağmen kalbinize batan acı olurum günaymaz ama günaydın derler size. Üzülmeyin ben güneşi de sevmezdim zaten, siz gülümsemeyi eksik etmeyin.
İnsana en çok şiir yakışıyor..
Sonra, yeryüzüne yağmur..
Gökyüzüne mavi..
Ve en çok insana vefa yakışıyor..
Yüreğe sevda..
Gözlere haya...
Ve en çok yaşamak yakışıyor, İnsanca, sevdaca, duruca...