Siyasi parti meselesine tali bir mesele olarak bakıyoruz. Ne yapacaksak kucaklaşarak, gönüllerimizi birleştirerek, omuz omuza vererek yapalım istiyoruz. Kimseyi bir bayrağın altına çağırmıyoruz. Birlikte, etrafında toplanacak, kumaşı atlastan, bütün Türkiye'yi gölgesine alacak tevhid bayrağını göndere çekelim istiyoruz...
Özgürlüğün bayraklarını göndere çıkaransa, umuttur.
Sayfa 222Kitabı okudu
Bayrakları göndere çeken çocuklar
Aç bir destandır kan gölü gruplarda
Bir çocuk ağlar ağlar durur
Bir ana tandıra düşer kavrulur
Bir gelin parmağıyla deşer rahmini
Radyoda ince saz ney taksim
Büyür çetelerin hıncı
Kent ince ince susar
Ve korku bir kahpe yaradır içerden işler
Vurur hançerini şah damardan ihanet
Satarsın ulan satarsın
Açılmamış gonca gülünü
Yusuf Hayaloğlu
Geçmişimizden ders çıkarırız umarım...
"Taksim'de bindiği 12 nümerodan Mekteb-i Harbiye'nin önünde iner. Burayı böyle, kapısında İngiliz nöbetçiler beklerken, içi tıka basa İngiliz askeriyle dolu görmek büyük acı vermektedir.. Ama en fenası kapının üstündeki göndere çekili Britanya İmparatorluğu bayrağıdır. Merdivenleri çıkarken görmemek için ayakuçlarına eğer başını.."
Vakti bize hatırlatan şey , televizyonun kapanış saatiydi elbette. TRT'nin, Türkiye'nin bütün kahvehaneleri de, kumarhanelerinde seyredilen ve dört dakika süren kapanış töreninde , uygun adımlarla yürüyen askerler göndere bayrak çekip onu selamlarken, arkada bir de İstiklal Marşı duyuluyordu.
Sayfa 276Kitabı okudu
