Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Yapay Zeka İle Dolandırıcılık
Geçtiğimiz günlerde OpenAI tarafından yayınlanan yapay zeka destekli ses klonlama aracının ardından yapay zeka destekli dolandırıcı aramaları da gündeme daha sık gelmeye başladı. Yakınları tarafından aranarak acil paraya ihtiyacı olduğu söylenen kişiler, yakınlarına ait telefon numarasından yakınlarının sesiyle aldıkları bu çağrılar karşısında
Reklam
Apateizm nedir? . Okuyup öğrenince çok şaşıracaksınız. . En sade tanımı ile Apateizm, Tanrı inancına karşı ilgisizliktir. Apateistlere göre Tanrı’nın varlığının veya var olmamasının insan yaşamı için önemi yoktur. Bu yüzden apateizm bir inanç değil, inanca karşı bir tutumdur. . Apati (ilgisizlik) ve teizm (Tanrı inancı) kelimelerinin birleşiminden
Fehmi Koru -8 Ocak 2004- Yeni Şafak Türkiye'nin en tepe noktalarında ülkenin rejimini eğip bükmeyi teklif edebilen, hatta 'Hilafet' kurumunun geri getirilmesini savunan kişiler var... Bir belge sunuyorum; daha yakın tarihli ve gündeme getirdiği konunun uluslararası boyutları bakımından olağanüstü vahim bir belge bu. Üstelik, yazının
Sayfa 119Kitabı okudu
Ergenlik bir dönemeçtir. Dönemeç sözcüğü hem yola, ilerlemeye gönderme yapmakta ama bir değişimi de gündeme getirmektedir. "Dönemeç" sözlükte, bir yolun kıvrıldığı, yön değiştirdiği yer, bir işteki, durumdaki, eylemdeki, düşüncedeki dönüm noktası, belirgin ve yeni bir evre, aşama olarak tanımlanır. Bu, aynı zamanda ergenliğin tanımıdır. Belki de bu nedenle ergenliğin vazgeçilmez eylemlerindendir yola çıkmak ya da başıboş dolaşmayı arzulamak.
Sayfa 136 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bizim zihnimizde daha evvelden mevcut olan bir kalıp vardır, bilmediğimiz bir şeyi anlatırken ya da anlatmaya çalışırken o kaliba gönderme yaparız, ona kıyas ederek anlamaya çalışırız. Buna teknik tâbiri ile görünmeyeni/bilinmeyeni görünene/bilinene kıyas ederek anlatmaya çalışmak" denir. İşte Muhalefetun li'l-Havadis gündeme geldiğinde bu şey iflas ediyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Cenâb-ı Hakk'ın künhünü, zatını idrak etmemiz Cenâb-ı Hakk'ın var ettiği bu yapımız içerisinde mümkün olan bir şey değil.
Reklam
Herakleitos'un düşüncesinin bizim standartlarımıza göre tamamıyla mantıklı ya da tutarlı olmasını beklememiz gerekmez. Hakkında bildiklerimizi düşününce bu şaşırtıcı olurdu. Herakleitos şunu diyor gibi görünüyor: Anladığı haliyle kozmos içinde ateş Tannisal ve hep canlı olduğu için kesin bir önceliğe sahiptir, ama (Aristo- teles'in daha
Sayfa 468Kitabı okudu
Derrida, gerçekliğin bilgisini birtakım kendinden kaim mevcudiyetlere ilişkin kavrayış üzerinden kuran mevcudiyet metafiziğinin varlık ve bilgi noktasında gözettiği dolayımsızlığa ve buna bağlı olarak da yazı karşısında konuşmaya nasıl öncelik verdiğine işaret edebilmek için sözmerkezcilik veya akılmerkezcilik anlamında logosantrizmi gündeme getirir. Logosantrizm, Derrida’nın perspektifinden, Batı felsefesinde aklın geleneksel önceliğine ve irrasyonel olduğu varsayılan her şeyin marjinal ve önemsiz görülüp dışlanmasına gönderme yapar. Batı felsefesi geleneğinin, tam mevcudiyet olarak anlaşılan varlığı ve rasyonalite ile mantığın evrensel özünü aşırı önemsediğini iddia eden Derrida’ya göre, logosantrizm, adı ister varlık, ister İdea ya da ister öz veya Tanrı olsun, biricik diye nitelenen ve kendi kendisiyle özdeş kabul edilen sabit veya değişmez temel bir ilkenin olduğu varsayımına bağlanır. Logosantrizm, bu yüzden aklın, mantığın ve konuşma dilinin önceliğini ya da merkeziliğini ifade eder
Ahlaklı insan için dur durak olamaz; erişilen her amaç yenilenen çabalar için harekete geçirici bir güç, yerine getirilen her iş ya da görev başka ödevlerin başlangıcı olur. Erdemin iç doğa üzerinde olduğu kadar dış doğa üzerinde de kazanılmış bir zafer olduğunu öne süren Fichte işte burada, insanın itaat etmesi gereken birtakım ahlaki emirleri, ahlak yasasına temel teşkil eden kimi maksimleri gündeme getirir. Bunların bir kısmı, tıpkı Kant’ta olduğu gibi, “Sadece kendine bağımlı ol!”, “Kendini özgürleştirmek için çalış!”, “Özerk bir şekilde eyle!”, “Her eylemin bütün bir dizi içindeki kendine ait yere oturması için çalış!” benzeri formel ve evrensel normlardan oluşur. O, bu noktada kalmayıp biraz daha ileri bir noktada, her bireysel ruhun kendisine dünya düzeni tarafından yüklenmiş bir misyon bulunduğunu ve dolayısıyla, her insanın kendisinin yapması gereken şeyi yapmasının ahlaki bir ödev olduğunu belirtir. Sonra da her bireyin kendi ahlaki misyonuna gönderme yapması nedeniyle sadece kendisini ilgilendirmesi gereken ahlaki buyruğu, “Vicdanına göre eyle!” diyerek olabilecek en genel şekilde ifade eder. Bireyler üstü bir moral gerçekliği ifade edip tanımladığı dikkate alınırsa, vicdanı eyleme temel almanın biri ahlak yasasıyla, diğeri özgürlükle ilişkili ana boyutu olduğu söylenebilir. Çünkü tüm bireylerin üstünde ve ötesindeki bir ahlaki gerçeklik olarak vicdanı eyleme temel almak genel nitelikte olan bir yasayı istemek, ödev bilincine sahip olmak, ahlak yasasının peşinden koşmaktır. Özgürlük ile olan ilintisinde ise Fichte, vicdanın aynı zamanda özgürlük bilinci olduğunu ifade eder
Fichte.
...erişilen her amaç yenilenen çabalar için harekete geçirici bir güç, yerine getirilen her şey ya da görev başka ödevlerin başlangıcı olur. Erdemin iç doğa üzerinde olduğu kadar dış doğa üzerinde de kazanılmış bir zafer olduğunu öne süren Fichte işte burada, insanın itaat etmesi gereken birtakım ahlaki emirleri, ahlak yasasına temel teşkil eden kimi maksimleri gündeme getirir. Bunların bir kısmı, tıpkı Kant’ta olduğu gibi, “Sadece kendine bagımlı ol!”, “Kendini özgürleştirmek için çalış!”, “Özerk bir şekilde eyle!”, “Her eylemin bütün bir dizi içindeki kendine ait yere oturması için çalış!” benzeri formel ve evrensel normlardan oluşur. O, bu noktada kalmay›p biraz daha ileri bir noktada, her bireysel ruhun kendisine dünya düzeni tarafından yüklenmiş bir misyon bulunduğunu ve dolayısıyla, her insanın kendisinin yapması gereken şeyi yapmasının ahlaki bir ödev olduğunu belirtir. Sonra da her bireyin kendi ahlaki misyonuna gönderme yapması nedeniyle sadece kendisini ilgilendirmesi gereken ahlaki buyruğu, “Vicdanına göre eyle!” diyerek olabilecek en genel şekilde ifade eder.
Sayfa 811 - Say Yayınları.
Reklam
İşkence, birçok dünya ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de iktidar tarafından bir kontrol yöntemi olarak görülen bir insan hakları suçudur. Üçüncü bir kişinin işlediği veya işlendiğine dair şüphe duyulan bir suç nedeniyle cezalandırma, ayrımcı davranışlar, bilgi alma, itirafta bulundurma gibi amaçlarla kamu görevlisinin kendisi veya başkası adına
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.