Böyle kalın kitapları okurken mutlaka okuma planı yapıyorum. Yoksa bitmeyecek endişesiyle okuyorum. Aynı anda azar azar okuyarak birkaç kitabı beraber yürütmeyi sevdiğim için günde 25 sayfa olacak şekilde bir plan hazırlamıştım. Ve plandan 3 gün erken bitirebildim. Toplamda 30-40 gün kadar sürdü sanırım.
Dönem yazarlarını okumayı da seven biri olarak bazı popüler yayınları sevebildiğimi kabul etsem de bu kitapla klasikçiliğimden birşey kaybetmediğimi hatırlamış oldum. Asla sıkılmadım. Sadece Alyoşa ile İvanın konuştuğu bir bölümde ivanın kısımında tam 11
sayfa süren bir PARAGRAFI zor geçtiğimi itiraf etmeliyim.
Dosyroyevski’nin Türklerin barbarlığını anlttığı kısımda böyle yanlış tanıyıp tanıttığı için açıkcası çok üzüldüm ama Rusların merhametsizliğine örnekler vermesini de dürüstçe buldum. Kitabın yazıldığı dönemin insanlarından her kesimin günlük sohbetlerinde siyaset ve edebiyat konuşması ve bu konulara hakim olmaları çok hoştu. Kitaptaki karakterlerin Puşkin, Gogol ve Tolstoy gibi edebiyatçılardan bahsetmesi ayrıca sevdiğim şeyler arasında.
Bir kitapta ne kadar konu işlenebilirse hepsi vardı adeta. Felsefe din aşk aile arkadaşlık siyaset psikoloji sosyoloji sağlık edebiyat bilim… En duygulandıran bölüm ise İlyuşanın hastalığı ve Kolyadan bahsettiği bölümdü.
1800 li yıllarda Rusya’da her yönden donanımlı bir kelime ustası kimbilir nasıl bir kalem kağıt kullanarak kim bilir nasıl koşullarda ve ne düşüncelerle bir kitap yazdı. Ben günümüzde bu kitabı beğenerek merak ederek okudum. Bu düşünceyi seviyorum. Ayrıca yaptığım bir plana uyabilidiğim için de mutluyum.