Forster Yasası (1870) çeşitli kanaat ton­ları arasında "İngiliz tarzı bir uzlaşma" kurdu. Yerel yönetimlerce kurulan eğitim komitelerinin ne tür dinsel eğitim verileceğini belirlemesi gerekiyordu. Aynı zamanda din derslerinin günün ilk ya da son saatinde verilmesi istenerek din özgürlüğü güvenceye alınmak­taydı; bu derslere katılmak istemeyen öğrenciler diğer dersleri ka­çırmadan o saatlerde sınıfa girmeyebilirdi.
Sayfa 219Kitabı okudu
Tıpkı Scf çıkınca halkın halkçılardan kurtulma isteği gibi
Hikmet Bayur ise şunları ifade eder: "Bay İsmet İnönü'nün demokratik bir düzene girmemize razı, daha doğrusu buna mecbur olmasının ikinci nedeni iktidarın aşın yıpranmış bulunması, kötülüklerin alabildiğine yapılmış ol­ması, her yerde, kahvelerde, trenlerde, otobüslerde halkın açıktan açığa hü­kümeti suçlaması ve hele o ana kadar her işin başında görünmeğe özendiği için en ağır kınamaların kendisine yönelmesi idi". Metin Toker ise o gü­nün toplumsal şartlarınj şöyle anlatır: "MKP [Milli Kalkınma Partisi}'nin ciddi bir tarafı yoktu ... Türkiye'de CHP'ye karşı olmak arzusu öylesine kuv­vetliydi ki, DP henüz kurulmamışken bu uydurma siyasi teşekkül bile yer yer rağbet gördü". DP kuruluşunu takiben Celal Bayar'ın yurt gezisi sıra­ sında yaşanılanlar, günün şartlarını ifade eden önemli ipuçları verir. Me­tin Toker anlatıyor: "Adana'dan Tarsus'a, Mersin'e gittik. Ben hep Bayar'ın otomobilindeydim. Halk heyecan içinde muhalefet liderini bekliyordu. Her yerde sokaklar doluydu. Millet Bayar'ı görünce: "Yaşa babamız! Kurtar bizi babamız ... " diye bağırıyordu".
Reklam
Padişahların kulu olmaktan şeflere kulluğa
Demokrasinin hedeflenmiş olmasına rağmen vesayet sistemi ikame etmenin gerekçesi olarak dile getirilen ikinci görüş ise, fazla yaygın ol­mamakla birlikte, günün şartlarıyla daha uyumlu görünmektedir. Buna göre; "Türkiye de Avrupayı kasıp kavuran anti demokratik fırtınadan na­sibini almıştır"146. Bu etkilenmenin ise bir çok yönden
Dünyanın en kalabalık olan, belki 850 milyonluk, belki bir milyarlık Çin'deki Türkler ise daha mühim bir tehlike ile karşı karşıyadır: Bu geniş topraklara Türkler'in birkaç katı Çinli yerleştirilmesi... Fakat tabiat kuvvetleri Türkler'i korumakta, Çin Türkistan'ında Çinliler yaşayamamaktadır. Yaşayıp üreseler bile, orada bir tek Türk kalmasa bile günün birinde o Kunlar ve Uygurlar diyarı onlardan yine alınıp Türkleştirilecektir. İçinde Türk nüfusu kalmadı diye tarihî mirasları bırakacak değiliz. Bugün Kırım'da da Türk yok ama Kırım bizimdir. Günün birinde mutlaka kurtarılacaktır. O Türkler'i unutmayız. Unutamayız. Bir aile, nasıl gurbette veya uzakta olmakla bir ferdini unutmazsa, bir millet de başka hakimiyetler altında yaşayan kardeşlerini öylece unutamaz. Bu sebeple nerede olurlarsa olsunlar bütün Türkler'i düşünmek, onların acı ve sevinçlerine ortak olmak, iyiliklerini istemek ve günün birinde bütün Türkler'in birleşeceklerini düşünerek bu uğurda çalışmak her Türk'ün vazifesidir.
Milletin efendisi olmayı bekleyen köylü
Türk Ocakları, rejime bağlılığı ve rejimin kültürel temellerini oluştu­rup, geliştirme faaliyetlerindeki çabaları nedeniyle siyasi otoritenin ekono­mik desteğini her zaman yanında bulur. Ancak, batılılaştırıcı projeleriyle jakoben karakter sergileyen rejim, 1931'de uzun süredir meşruluğunun en önemli fikri dayanaklarından birisi olan Türk
Cehape'nin demokrasiyle imtihanı
İktidarın seçkinleri Serbest Fırka'nın bir anda bütün bir Türkiye'de kabul görmesini şaşkınlık içerisinde izlerler. İzmir mitinginin ertesinde vaziyeti anlamak için Mustafa Kemal tarafından görevlendirilen Kazım (Özalp) Paşa'nın raporu, yaşanan paniğin bir tezahürü olarak anlam ka­zanır: "Fethi Bey'in İzmir'e gelişiyle Halk Fırkası
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.