Kul, ne getirecek diye kadere bakar. Kader de ne emredecek diye kazâya bakar. Kazâ, ne buyuracak diye ilâhî izne, izin kudrete, kudret meşiyyete yani ilâhî irâdeye, meşiyyet de ilâhi ilme bakar.
Görülen öncedir, gayb sonra. Çünkü İslâm ile tesellide beden, îmân ile tesellide kalp esastır. İslâm ile teselliden, îmân ile teselli noktasına geçebilmek için zikir tefekküre, amel müşâhedeye, göz gayba, nefs gönle, alenî olan gizliye ve zâhir bâtına dönüşmelidir.
Reklam
Öfke ve şehvet gâlip geldiği zaman, o insanın kalbinde nur kalmaz, aklın etkisi ve emrediciliği yok olur.
"Senin diyârında âşıklar öyle can verirler ki Oraya ölüm meleği aslâ sığmaz."
Sayfa 56
"Lokma yemek, tohum atmaktır. Tohumu bilinçli ve uyanık olarak atmak gerekir ki gıdâ itâat olsun."
Sayfa 53
Yusuf Hemedânî, konumu ve şahsiyeti itibariyle kendi çağdaşları arasında daha ziyade Muhammed Gazali'ye benziyordu. Gazali, Nişabur Nizâmiye Medresesi'nin önde gelenlerinden, Hemedânî de Bağdat Nizâmiye Medresesi'nde yetişenlerden biri idi. Her ikisi de şerîattan başladılar, tarîkata ulaştılar. Her ikisi de şeriatla tarikatı uzlaştırmaya çalıştılar. Şu farkla ki Gazâli daha çok eser sahibi idi ve bu sayede adını ebedileştirdi. Ama Hâce Hemedânî medreseden tekkeye giden ve ömrünü daha ziyade mürid yetiştirmekle geçiren gönül ehli bir insandı. Onun yazılı eserlerinin fazla olmayışı bu yüzdendir.
önsöz
Reklam
357 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.