Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

beyza

beyza
@hacerbeyza
Hiçbir insan yoktur ki hayal gücü kimi zaman aklına hükmetmesin, dikkatini tümüyle kendi iradesiyle kontrol edebilsin ve düşünceleri onun komutuyla gelip gitsin. Ne de kimi zaman zihnini asılsız düşünceler ele geçirip, onu makul ihtimal sınırlarının ötesinde bir ümide ya da korkuya itmesin. Hayallerin akıl üzerindeki her türlü tahakkümü, bir ölçüde deliliktir.
Reklam
Kimileri bizi hayvan soydaşlarımızdan ayıranın alet yapımı olduğuna inanmıştır. Diğerleri ise bu unsurun bilgi aktarımı ya da dil kullanımı olduğunu öne sürerler. Oysa bunların hiçbiri sadece insana özgü değildir. Kunduzlar kendilerine yuva yaparlar, kuzgunlar yiyecek elde edebilmek amacıyla aletler kullanırlar, maymunlar önceki nesillerden aktarılan bilgileri kullanarak kültürler oluştururlar. Kurtların ulumaları ve balinaların şarkıları, onların birbirleriyle konuşurken çıkardıkları seslerdir. Oyalanma ihtiyacı ise esas olarak insana özgüdür.
İnanç bedensel bir alışkanlıktır. Eğer inanmak istiyorsanız, inanıyormuş gibi davranın. Çok geçmeden zihin de onu takip edecektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zihin olduğumuz kadar otomatız da. Ve bu yüzdendir ki, akılla ispat bizi ikna etmenin tek aracı olamaz... İspatlar, deliller sadece zihni ikna edebilir, en kuvvetle ve katiyetle inandığımız delilleri bize sağlayan ise adet ve alışkanlıklardır. Zihni, düşünmesine fırsat vermeden kendisiyle birlikte sürükleyen otomatı meylettiren şey adet ve alışkanlıklardır. Yarın güneşin doğacağını ve günün birinde öleceğimizi ispat edebilen var mıdır? Ya bunlara inanmayan var mıdır? Demek ki, bizi ikna eden adet ve alışkanlıktır.
Pascal insanın mutsuzluğunu insanların diğer tüm hayvanlardan üstün olduklarının bir göstergesi olarak kabul eder: "İnsanın yüceliği, sefilliğini bilmesindedir: Ağaç sefil olduğunu bilmez. Şu halde sefilliğini bilmek sefil olmaktır, fakat insanın sefil olduğunu bilmesi onun yüceliğidir... Bütün bu sefillikler insanın yüceliğine delalet eder."
Reklam
Mutluluk insanlar için yapay bir ruhsal durumken, kediler için onların doğal halidir. Doğalarına aykırı bir ortamın içinde sıkışıp kalmadıkları sürece, asla kedilerin canı sıkılmaz. Can sıkıntısı kişinin kendisiyle yalnız kalma korkusudur. Kediler kendileri olmaktan mutludurlar, insanlar ise kendilerinden kaçarak mutlu olmaya çalışırlar.
Esasında kedi nefreti, altta yatan kıskançlığın bir dışavurumu olabilir. Pek çok insan içten içe mutsuz yaşamlar sürer. Eziyet etmek, başka canlılara daha büyük acı çektirdiği için rahatlatıcı olabilir. Kedilere zulmetmek ise, bu hayvanlar kendi başlarına böylesine hallerinden memnun oldukları için özellikle tatmin edicidir. Kedi nefreti çoğu kez, mutsuzluğa batmış insanların kendilerine duydukları nefretin, mutsuz olmadığını bildikleri canlılara yönlendirilmiş halidir.
Pyrrhon'a göre, hiçbir şey bilinemez. Montaigne'in ifadesiyle,"İnsanın başında bir bela vardır: Bir şeyler bildiğini sanması."
Felsefe insan aklının zayıflığına delalet eder. İnsanlar niçin ibadet ediyorlarsa, aynı nedenle felsefe yaparlar. Kendi yaşamlarında inşa ettikleri anlamın çok kırılgan olduğunu bilir ve onun çökmesi korkusuyla yaşarlar.
İnsanlar için dünyanın kendisi yabancı ve tehditkar bir yerdir. Dinler esas olarak, insana göre olmayan bir kainatı insanca yaşanabilir hale getirme girişimleridir.
Reklam
İnsan hayatının büyük bir bölümü, bir mutluluğa ulaşma mücadelesidir. Kediler için ise mutluluk, esenliklerine yönelik fiili tehditler ortadan kalktığında döndükleri olağan ruh halidir. Birçoğumuzun kedileri sevmesinin başlıca nedeni de bu olabilir.
Belirli bir amaca hizmet etmeyen ya da anlık keyif vermeyen bir şey yaptıkları nadir görülen kediler, realistlerin şahıdırlar. İnsan budalalığıyla karşılaştıklarında, öylece arkalarını dönüp giderler.
“Depresif insan dört bir yanda büyük endişelere sebebiyet verecek şeyler görür, tüm dikkati her yerde hazır ve nazır bulunan zorluklara dönüktür, her şey pek düşündürücüdür. Dünya ve insanlar çelişkilerle doludur ve o, insanın ne kadar çaba­larsa çabalasın bunu asla değiştiremeyeceğinin azabını çe­ker.”
“Mutluluğa erişme çabasındaki ısrar, anlam yoksunluğunun yol açtığı çaresizliğin bir işaretidir sadece.”
“Pozitif beklentilere sahip ol­mak ve iyimserlikle geleceğe bakmak iyi bir niyettir fakat negatif olanı göz ardı etmeye ve ona karşı vakitlice hazır­lık yapamamaya sebebiyet verir. Salt pozitif düşünmek so­runlar karşısındaki duyarlılığın ve yerinde eleştirinin altını oyar, öğrenmeyi sağlayan bir sistem değildir.”
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.