Hayata kurulan tuzaklar, düşman suratlı dostlar, sahte yüzlü insan avcıları, namus kasabı kadın tüccarları gözler önüne serilsin de geriden gelenler aynı alevin içinde tutuşup yanmasınlar diye başıma gelenleri kağıda döküyorum.
Halit Ertuğrul
Ellerim bağlı bir halde kendime geldiğimde, lüks eşyalarla döşenmiş salonun duvarında loş ışık huzmeleri halime ağlıyor gibiydi.
Kendimi paralayan bir çığlıkla haykırdım “Burası da neresi!” diye. Ürkütücü yüzlü, keskin bakışlı, merhamet duygusundan eser olmayan iri yapılı bir kadın anında başıma dikiliverdi.
-Sakin ol yavrucak, dedi. Hayatın başındayken, senin gibi genç ve güzel bir kızın erken veda etmesini istemezsin herhalde. Bak güzelim, burası ‘mutluluk evi’dir. Buraya senin gibi güzel kızlar gelir, müşterisini bekler.
Beynime şimşek gibi giren bir kıvılcım, bir anda bedenimi ateş topuna çevirmişti. Ondan sonrasını duyamamıştım zaten...
El değmemiş kutsal duygularımın katledileceği bu kahrolası mekânda inliyordum kendimi yırtarak “Öldürün de kurtarın beni!” diye.
İşte o andan sonra gerçekleşti, akılları durduran hadiseler zinciri...
Kapına GeldimHalit Ertuğrul · Nesil Yayınları · 2020267 okunma
Halbuki okuma ruhun gıdasıdır. Ne kadar düzenli ve fazla kitap okunursa o ölçüde, insanın kendisini tanıma ve keşfetme imkanı olur. İnsan sürekli ve düzenli okuduğu sürece, psikolojik rahatlama, haz ve huzur duyar.
İnsan, ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır; belki bütün amellerinin suretleri alınıp yazılır ve bütün fiillerinin (yaptıklarının) neticeleri muhasebe (hesap) için zapt edilir.