Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

hanabi

"Ne zaman sonu hüzünlü biten bir film izlesem, hep bir kere daha izlerim. Nedenini biliyor musun?" Bu kez cevabı biliyordum. iyi hatırladığım bir anıydı. "Evet, biliyorum." "Peki cevap ne?" "Belki bir sonrakinde mutlu sonla biteceğini umut ediyorsun."
Reklam
"Eğer dünyadaki sayısız 'gereksiz'i ayrıştırmaya çalışırsan, eninde sonunda insanlar hakkında, kendi varoluşun hakkında da bir yargıya varman gerekirdi. Benim durumumda, izlediğim bütün filmler ve onlarla olan anılarım hayatıma anlam katıyordu. Beni olduğum kişi yapmışlardı. Yaşamak demek; ağlamak ve bağırmak, aptalca davranmak, üzülmek ve neşelenmek, hatta korkunç ve berbat deneyimlerden geçmek... ve gülmek demekti."
"Ölünce en büyük pişmanlığın asla göremeyeceğin gelecek oluyordu. Henüz gerçekleşmemiş olaylar için 'pişmanlık' kelimesini kullanmanın tuhaflığını bir anda fark etmiştim ama 'keşke hayatta olsam' dizelerini düşünmeden edemiyordum. Ne tuhaf bir fikirdi. Ama konu oraya gelince, tıpkı dünyadan sonsuza dek sileceğim bütün filmler gibi bu fikrin de bir önemi yoktu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bence dünyadan bir kaybın düşüncesi ile gerçekten neler yaşanacağı tamamen farklı iki durumdu. Mesele sadece ani bir kayıp değildi, orada kavranması imkansız başka bir olay vardı. Sayıyla ifade edilemeyecek, derinlemesine insani, gerçek bir kayıp söz konusuydu. Gözden kaçacak kadar küçüktü ama biz farkına bile varamadan hayatlarımızı bütünüyle değiştiriyordu."
"insanlar birbirlerini ölümcül bir ışınla öldürür gibi sevgiyle öldürüyorlar. doymak bilmiyorlar; bütün sevecenlik onlara, bir tek onlara yönelik olmalı. bu duygunun tamamını istiyorlar; çevresindeki her şeyi tüketene kadar emen, toprağın, fidelerin gücünü, nemini ve kokusunu çalan büyük bitkilerin hırsıyla etraflarındaki yaşam enerjisini çekip almak istiyorlar. sevgi muazzam bir bencillik. sevginin korku imparatorluğunda ölümcül bir yara almadan yaşayabilen çok insan var mıdır, bilmiyorum."
Reklam
"fakat yalnızlık ille de acı çekmek anlamına gelecek diye bir şey yok. insanların yakınlığı ve sosyal çevre bana gerçek yalnızlıktan daha fazla acı verdi. insan bir süre yalnızlığı ceza gibi algılıyor; yetişkinler yan odada sohbet edip eğlenirken karanlık odada tek başına bırakılan bir çocuk gibi. fakat günün birinde sen de yetişkin oluyorsun ve yalnızlığın, hakiki, bilinçli tek başınalığın bir ceza, yaralı, hastalıklı bir kendini çekme, bir münzevilik değil, tek onurlu durum olduğunu fark ediyorsun."
"Ama içimdeki ilk çiçek solmaya yüz tuttu. Ne olduğumu kavrayamadan ben de yavaş yavaş yaşamın her bir yanlış ezgisini, her bir 'gerçeğin' altında ezilmeyi, büyüklerin yasalarına boyun eğmeyi, dünyaya uyum sağlamayı ve "aslında neyin ne olduğunu" öğrenmiş oldum. Uzun süredir büyüklerin şarkı kitaplarında, 'Ne mutlu hâla çocuk olana!' gibi dizelerin var olmasının nedenini biliyorum. Benim de hâla çocuk olanları kıskandığım çok zamanlar oldu."
"Çocukluk düşlerim uzun sürdü. Dünya benimdi, huzurluydu; çevremde her şey güzel bir oyunun parçalarıydı sanki. Doyumsuzluğa ya da özleme kapıldığımda, bana sevinç veren dünyam karardığında ya da çelişkiye düştüğümde, çoğunlukla değişik, özgür ve engel tanımaz düşlemler dünyasının olasılıklarına dalardım. Geri döndüğümde de dış dünyayı yenilenmiş, hoş ve sevgiye değer bulurdum yeniden."
Söyleyemediğimiz o kadar çok şey var ki; hepsi de fazlasıyla acı verici çünkü. Söyleyebildiklerimizin, geri kalanının acısına azaltacağına umarız ya da bir şekilde bastıracağını. Öyküler telafi edicidir. ... Ve belki de suskunlukların bir başkası tarafından duyulmasını umuyoruzdur, öykü devam edebilsin, bir kez daha anlatılabilsin diye. ... Sözcükler, dile getirilebilecek olan suskunluğun bir parçasıdır.
Bebek, ancak bir öyküyle bilinebilir hale gelen, bilinmez bir dünyanın ortasına fırlatılır; hepimiz elbette böyle yaşarız, o yaşamlarımızın anlatısıdır, ama evlat edinilmek sizi çoktan başlamış bir öykünün içine atar. Bu, ilk birkaç sayfası eksik bir kitabı okumaya benzer. Tiyatroya, perde kalktıktan sonra varmaya benzer.
Reklam
"Yabancılar her gün yabancılarla tanışır ve genellikle de yabancı olarak kalır. Dante' nin sesini ilk duyduğum an düşündüm. O sesin hayatımı değiştireceğinden haberim yoktu. Bana sadece yüzme havuzunun sularında nasıl yüzüleceğini öğretecek sanıyordum. Oysa o bana hayatın sularına dalmayı öğretti."
aristo & dante
"Bazen Dante' nin bende neden ona yakınlaşma ve yakınında kalma isteği uyandırdığını düşünüyordum. Gerçi artık hiç uzağımda olmuyordu çünkü onunla birlikte olmadığım zamanlarda onu da yanımda taşıyordum ve bunun normal olup olmadığını merak ediyordum."
aristo & dante
"elindekiyle yapabileceğinin en iyisini mi yaptı, yoksa olmak istediği her şey olamayacağı için üzgün müydü, hep merak etmişimdir. adımı ondan aldım ama pencerenin yanındaki yerini almak istemiyorum."
"kendi sesime güvenemezdim Norma. İnsanlar bana baktıkları zaman küçük bir kız görüyor, konuştuğum zaman küçük bir kızın sesini duyuyorlar. kendi yetişkin sesimden emin olamadığım ve kendimi sık sık sansürlediğim için, bana ses olması ve cevaba ihtiyaç duyduğum soruları bana sorması için kendime başka bir ses uydurdum; Esperanza'nın sesi."
"Kötü karakter olsaydın bile, senden yine de hoşlanırdım bence." "Belki ben de sen bir kahraman olsaydın bile, senden hoşlanırdım." "Ama kahraman olan ben değilim." "O zaman belki de ben seni kurtarmaya gelmişimdir."
Tella & Dante
106 öğeden 91 ile 105 arasındakiler gösteriliyor.