Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hâdise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?
Evet, hiç bir insanın asla malik olmayacağı tam realist bir telâkki karşısında evlenmek de yaşamak ve ölmek gibi sade, alelâde bir hâdiseden ibaretti: Hiç bir mübalâğaya kapılmadan, en küçük unsurları arasındaki nispetleri tam bir ölçü ile tayin edebildiğimiz hangi karışık mesele vardır ki aslında basit olmasın?
"Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hâdise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?"
"Evdeki pazar, çarşıya uymaz!" Yalnız ahmaklar plan yaparlar. Şoförlerin umumi kaideler haricinde bir planları olsaydı yüz metre ileri gidemezlerdi: yolun hangi köşesinden, ne zaman, ne şekilde, hangi araba, insan ve hayvan çıkacağını ve ne tarafa gideceğini asla bilmeyiz. Bütün hayat böyledir.
Nasıl bir tesadüf,nasıl bir hâdise ve ya mecburiyet,hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak,tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?
Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, "Nerde şimdi o ? Sarı saçlı mıdır,esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde,acaba,şimdi ne düşünüyor?
Bu yaşıma kadar evlenmeği daima tereddütle karşıladığım halde, günün birinde mutlaka evleneceğimi bana haber veren kuvvetli bir his taşıdığım için, zevcem olacak meçhul insan etrafında, senelerden beri türlü hayaller kurmuş ve tahminler yapmıştım. “Kim bu kadın? derdim; elbette, şimdi, o da benim gibi yeryüzündedir, hatta fazla bir ihtimal ile Türkiye’dedir ve daha fazla bir ihtimal ile İstanbul’dadır. O da benimle bahtını ve hayatını birleştireceğini bilmeden, kendi kendine müstakbel zevcinin kim olabileceğini sorup duruyor. Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hâdise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?
"Bu yaşıma kadar evlenmeği daima tereddütle karşıladığım halde, günün birinde mutlaka evleneceğimi bana haber veren kuvvetli bir his taşıdığım için, zevcem olacak meçhul insan etrafında, senelerden beri türlü hayaller kurmuş ve tahminler yapmıştım. Kim bu kadın? derdim; elbette, şimdi, o da benim gibi yeryüzündedir, hatta fazla bir ihtimal ile Türkiye'dedir ve daha fazla bir ihtimal ile İstanbul'dadır. O da benimle bahtını ve hayatını birleştireceğini bilmeden, kendi kendine müstakbel zevcinin kim olabileceğini sorup duruyor. Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hâdise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, 'Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır, esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde, acaba, şimdi ne düşünüyor?"
Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hadise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerede ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?
Ayşe Şasa gibi dönemin buhranlarını ziyadesiyle hisseden biri Peyami Safa. 'Romancı olarak beni besleyen iki büyük yazar var. Onlara sonsuz borçluyum. Birisi Marcel Proust diğeri Dostoyevski.' diyen de o. Bu kitabında ise hem dönemini çok iyi kavradığı, hem de bunu yansıtırken Dostoyevski'den ilham aldığı bariz belli oluyor.
Bu roman adı gibi bir
...hiçbir insanın asla malik olmayacağı tam realist bir telâkki karşısında evlenmek de yaşamak ve ölmek gibi sade, alelâde bir hâdiseden ibaretti: Hiçbir mübalâğaya kapılmadan, en küçük unsurları arasındaki nispetleri tam bir ölçü ile tayin edebildiğimiz hangi karışık mesele vardır ki aslında basit olmasın?
Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hadise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerede ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak?