Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre.
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı.
Bir şiire böyle başlanmazdı.
Benim için hep anlaşılmaz olan, kelimelerin ve yargılarına bana nasıl bir üzüntü verebildiğin konusundaki katıksız duyarsızlığındı, sanki gücünden habersiz gibiydin. Kuşkusuz çoğu kez ben de kelimelerimle seni incitmişimdir,ama sonradan bilirdim, canımı yakardı, ama kendime hâkim olamazdım, dilimi tutamazdım ve daha ağzımdan çıkarken pişman olurdum. Oysaki sen, sözlerinle döverdi, kimseye acımazdın, ne sözünü söylerken ne de sonrasında, insan senin karşında tamamen savunmasız olurdu.