Akif'in — on dört, on beş yaşlarında ve İdâdî mektebinde bulunduğu esnâda— babası gırtlak vereminden vefat etti. Akif’le anası ve kız kardeşi her türlü ma’nâsı ile bîkes ve bîçâre kaldılar. Aradan yıllar geçtikten sonra söylediği bir manzumede — ki oldukça müteessir olurdu — çektiği
çileleri nakleder. O manzumenin bir parçası:
"Geldi seâdetle, fakat, nevbahar,
Bende ne ol neşve, ne ol şevk var!
Annemin ıssızca kalan lânesi,
Kardeşimin eski yetimânesi,
Mevceger oldukça hayâlimde ah.
Görmez olur âlemi artık nigâh.
Güç ise de ben nasıl olsam olur.
Validem amma ne teselli bulur?
Hem o kadın hayli belâ dîdedir.
Gördüğü âlâm ise nâdîdedir.
Ailesi münkariz olmuş bütün,
Kimsesi yoktur, yalınızdır bugün.
Lânesi birkaç sefer olmuş harab,
Canına yetmiş doğalı iğtirab.
Hisseme düşmüş olanı hiç iken,
Ben kocadım çektiğimiz çileden!
Yirmi beşe gelmedi sinnim, tuhaf.
Saçlarımın bir çoğu olmuş telef!
Kalmış olanlar da ağarmaktadır
Kıhfımı tırtıl gibi sarmaktadır