Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Furkan Çoban

"Birlik , kendi içinde ayrılan şeylerin uyuşmasıdır" "Önce birbirinden ayrılan alçak ve yüksek sesler var, sonra bu sesler uzlaşıyor ve müzik sanatında ahenk bu uzlaşmaya dayanıyor. Alçakla yüksek (sesler) ayrı kalsalardı, ahenk diye bir şey olmazdı. Gerçekten de ahenk bir ses birliğidir, ses birliği ise uyuşmadır. Ama iki şey birbirine karşı çatışma halinde olduğu müddetçe, bundan bir uyuşma doğmaz, çatışan, uyuşmayan şeyler bir ahenk kuramaz. Ritim için de böyledir, çünkü ritim de önce birbirine karşıt olan çabukla yavaşın sonradan uyuşması ile doğar.
Reklam
"İnsan kendini birine kul köle ederken, onunla daha üstün bir bilgiye, daha sütün bir erdeme ulaşacağına inanıyorsa hiçbir küçülme yoktur. Demek iki ilke birleşiyor : İnsanın birini sevmesiyle bilgiye veya herhangi bir erdeme gönül vermesi tek bir şey oluyor..... Seven ile sevilen bu birliğe nasıl varabilirler ? Her biri ayrı yoldan gidecek, birincisi kendine yüz veren delikanlıya yapılması doğru saydığı her yardımı yapacak, ikincisi de kendine bilgi ve erdem getiren doğru işlerde destekleyecek, her türlü değerini artırabilecek: öbürü de daha iyi , daha bilgili olmayı isteyecek."
"Düşkün dediğimiz; orta malı sevgiye düşen, candan çok bedeni seven adamdır. Bu sevgi uzun sürmez, çünkü sevilen şey sürekli değildir. Asıl sevdiği şey, sevgilinin bedeni bir çiçek gibi solar solmaz, sözler, antlarla birlikte sevgi de uçar gider. Bir insanı içi güzel diye sevense ömür boyu sever, çünkü sürekli bir şeye bağlanmıştır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Sevgi kendi tek başına ve kendiliğinden ne güzeldir ne çirkin. Güzeldir güzel yapılırsa, çirkindir çirkin yapılırsa."
"Sevgililerin birbiri için yaptıklarını biri çıkıp da para, mevki, iktidar elde etmek için yapsa, dileğine varmak için yalvarıp yakarsa, yeminler yapsa, dileğine varmak için kapı önlerinde yatsa hiçbir kölenin katlanamayacağı köleliklere katlansa dostlarını da düşmanlarını da karşısında bulur; düşmanları onu dalkavuklukla, el etek öpmekle suçlandırır, dostları da ona sitemler eder, yaptıklarından utanırlar." Bu kısım bana Mehmet Akif Ersoy'un küfe şiirinde geçen şu iki mısranı anımsattı : " Kim çalışıp kazanmazsa ekmek parası Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası."
Reklam
"Halkın yoksullaşmasının toplumsal barışa katkı sağlayacağını düşünmeleri çok yanlış, nitekim dilenciler kadar kavgacı bir başka topluluğa rastladınız mı şu yeryüzünde ? Kralın saygınlığı dilenciler üzerinde değil, zengin ve refah sahibi insanlar üzerinde kurduğu hakimiyetle ölçülür.
"Kral için tebaasının olabildiğince az malı olması evladır, çünkü kendi güvenliği için bunun böyle olması gerekir, aksi halde halk servet ve özgürlükten arsızlaşır. Servetin ve özgürlüğün olduğu yerde, insanlar katı ve adaletsiz buyruklara sabırla boyun eğmeyi zül sayar. Buna karşın yoksulluk ve kıtlık insanları köreltir, uysallaştırır ve isyana hazır cüretkar ruhları eze eze öğütür.
Sayfa 95 - AlfaKitabı okudu
"Emin olun, bu hastalıkları (yoksulluk ) tedavi etmedikçe, hırsızlığın önünü almak için uyguladığınız adaletle övünmenizin bir anlamı yok, çünkü bu adalet görünüşte güzel, ama ne adil ne de yararlı. Bu insanların berbat şekilde yetişmesine ve küçücük yaşlardan itibaren ahlaklarının yavaş yavaş bozulmasına göz yumarsanız, sonra da .... bir suç işleyince cezalandırmaya kalkarsanız, rica ederim, onları ilk başta hırsız yapıp sonra da hırsızlıktan cezalandırmış olmaz mısınız ? "
Sayfa 70 - AlfaKitabı okudu
"Bir yandan atalarımızdan kalan mükemmel düşüncelerin yok olup gitmesine dünden hazırız, diğer yandan biri çıkıp da falan konuda daha akıllı uslu bir düşünce ortaya attığında, hemen atalarımızın düşüncesinin kulpundan tutup can havliyle ona yapışırız."
Çocukların eğitim görmesinde ısrar eden devlet haklıdır. Ama bu eğitimi birörnek bir plan çerçevesinde zorlamışsa haklı değildir. Devletin görevi herhangi bir eğitim biçiminin gerektiği konusunda başlamalı ve bitmelidir.
Reklam
Tartışılmadan kabul edilen herşeyin eleştirisi, o sağlam döşeme üzerinde bulunma duygusunu ortadan kaldırır ve şaşkın bir korku durumu yaratır.
Toplum geleneklerine bağlılık güdüsü bütün sürü halinde gezen hayvanlarda bulunan ve sürüden ayrılma eğilimi gösteren üyesini öldürmeye yönelten duygudur.
Din, devletin karışmaması gereken bir konu olarak tanınmaktadır. Bir insanın dini yasalara saygı gösterdiği sürece kamuoyunu ilgilendirmez. Yasalarda çeşitli dinlerden olanların saygı gösterebilecekleri gibi yapılmalıdır.
"Her yeni kuşak güçlüğün geçmiş kuşağa ait bir şey olduğunu düşünür, ama her kuşak "geçmiş yeniliklere" ancak katlanır. Kendi gününde ki yenilikler sanki katlanma ilkesi diye birşey hiç olmamış gibi (önceki cümleyi kastediyor), yine aynı güçlüklere sürüklenir."
Yasalar yenilik getirenlere her zaman düşman, yenilikçilerde hemen her zaman bir dereceye kadar anarşisttirler.
42 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.