Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
ALDATMA VE BİR VAROLUŞ YOLCULUĞU
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.''
(s. 710)
Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
Her bakımdan tükenen, halkı kaçan, gıda maddeleri biten, kanun ve düzeni sokak çetelerine kaptıran düzensizliğin ve anarşinin hakim olduğu bir ülke düşünün.
Hikayenin anlatıcısına Emily adlı 10 yaşında ailesinin terk ettiği bir kız emanet ediliyor.Anlatıcı Emily'e elinden geldiğince yardım ederken bizde çocuklardan oluşan sokak çetelerini dehşet içerisinde izliyoruz.
Kimsesiz ve en onemlisi sevgisiz kalmış bu çocuklar 'Sinekler'in Tanrısı' kitabını bize hatırlatıyor.
İnsan hayatına çok uzak olamayacak bir distopya ile karşımıza çıkan Nobelli yazar farklı bir okuma gerçekleştirmek isteyenler için tercih olabilir.
Körlük ve 1984'den sonra okuduğum üçüncü distopik kitap. Doğal kaynakların bile azalarak yok olması, bir nevi yaşanan kıyamet üzerine ortaya çıkan kaosu ve içinde yaşayan insanları konu ediniyor.
Terk edilmiş evler, yağmalanan dükkanlar, çocuk çeteleri tam bir düzensizlik söz konusu. Bu düzensizliğe direnmeye çalışan anlatıcının, kendisine emanet edilen bir kız çocuğuyla yaşadığı kesitler aktarılıyor kitapta çoğunlukla. Yazarın, mutsuz bir çocukluk geçirdiği annesiyle sorunları olduğu kitabın önsözünde yazılmış. Emily karakterini kendisini anlatabilmek için yazmış olması muhtemel. Çünkü özellikle kızın çocukluktan erişkinliğe geçişindeki fiziksel ve ruhsal bunalımları ve değişimleri üzerinde bayağı durmuş.
Sınıfsal farklılıklar, maddi gücü elinde bulunduranların yine her yerden kurtulabilmesi, beslenip sahip çıkılanın dönüp kendisine sahip çıkana kötülük etmesi, sevgisiz büyümüş çocuklar hiç abartılmadan yerli yerinde ve açık bir dille yazılmış.
Okuyucusunu anlatırken zorlamayan ama sıklıkla düşünmeye sevkeden bir eser.
BU NASIL BİR DİL Doris Abla!
Kitabın az okunmasının, genel olarak, nobel edebiyat ödüllü Doris Lessing'in az okunmasının sebebi tumturaklı bir dile sahip olması olarak görüyorum. Yazarın dili, nesnelere adeta hayat, devinim ve canlılık kazandırmış. Öyle ki, Yazar anlattığın şeyin kendisinden çok nasıl anlattığı ile dikkat çekmekte, kanımca.
Kitabın konusuna gelecek olursak,
Kitap az bilinen bir distopik roman. İnsanların otoriteye karşı savaşı, anarşistliği ve bunun üzerine gelişen ve yeni oluşan toplumun ahlâkî değerleri, yaşantısı ve sorunları anlatılmakta. Bir düzeni yıkarken yeni oluşacak düzenin yapısal anlamda eski düzenden bir farkı olmayışı, yaşlı bir kadın gözünden biz, değerli okuyuculara anlatılmaktadır.
* Güzel bir distopya örneği olan kitapta üst üste krizler nedeniyle dünyanın sonu gelmiştir. Yaşlı ve bilgece bir tavra sahip olan yaşlı kadının ağzından dinlediğimiz olayda medeniyet bir harabeye dönmüş, kaynaklar tümüyle tükenmiş, aile yıkılmaya yüz tutmuş ve herkes hayatta kalmak için bireysel kimliklerini kullanarak hayata tutunur.
** Evinin
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Her şeyin anlamsızlaştığı ya da en azından bir çok şeyin anlamını yitirdiği karantina günlerinde okunması gereken nadir kitaplardan biridir bana göre Hayatta Kalma Güncesi. Eğer bu günlerde kitabı okursanız ve gözleriniz sokağınızda/caddenizde aranıyorsa şaşırmayın.
İspanya İç Savaşı'ndan bir kesit
Kitap İngiliz muhabir Koestler’in anılarından oluşuyor. Malaga şehri düşmüş, cumhuriyetçi milisler dört bir yana kaçışmaktadır. Yazar, Franco güçlerinin eline düşer. Cezaevi, tarihin en dramatik görüntülerinden kesitler sunan bir cehennemdir adeta. Mahkumların büyük çoğunluğu kurşuna dizilmeyi beklemektedir. İdam mangaları, kurşun sesleriyle bölünen uykular. Ve iç savaşın harabeye çevirdiği İspanya. Bu eser bir insanın tüm bu zulüm karşısında hayatta kalma çabasının bir anlatımıdır ayrıca. Çetin Altan’ı da anmamak mümkün değil, çevirinin hakkını fazlasıyla vermiştir.
Öncelikle belirtmeliyim; kitap bende tam bir hayal kırıklığı yarattı. Distopya türünden kitap önerileri yapan bir sitede mutlaka okunması gereken distopya kitapları arasında yer alıyordu. Bundan sonra böyle internet sitelerindeki kitap önerilerini dikkate almamaya karar verdim. Kitabı değerlendirecek olursam; aslında konusu ilgi çekici ama yazar çok az distopik öğelere yer vermiş (bu cümleleri alıntı olarak paylaştım). Yazar genel olarak orta yaştaki bir kadının gözünden kendisine emanet edilen bir kızın ergenlik dönemini anlatmış. Anlatım dili, olayların kurgusu, olayların zamansal olarak bağlanmaları hiç akıcı değil. Bu kitabın şu an basımı yok bu nedenle bir sahftan kendime kargo ettirmiştim. Bence bu kitaba bu kadar çaba harcamam. Benim için biraz kayıp oldu.
Değişen Dünyada Çevre ve Birey
Tek anlatıcın bulunduğu bir eser. bu tarz tek anlatımlı kitapları. okumak oldukça zor ve yoğun bir anlatımı oluyor Yazarın okuduğum ilk eseri oldukça önemli meselelere değinmesine rağman anlatımı oldukça. yordu beni
Öte yanda batı toplumunun önemli ve çözüm bekleyen dilin zayıflayıp iletişimsizlik oluşturduğu evsizlerin çoğalması kapital kentlerin çevre ve doğal kaynak tahribatı yapması ve insanların taşraya taşınması durumlarına. oldukça önemli cevaplar vermiş
224 syf.
8/10 puan verdi
Düzenin bozulduğu, anarşinin yayıldığı ve devletin görevlerini yürütmek yerine imkanları kendi çıkarlarına kullanmaya başladığı bir durum anlatılıyor. Yazarın anlatımı birçok ayrıntıyı örtülü bıraktığı için; neden olmuş, nasıl başlamış gibi sorular yanıtsız kalıyor. Bir yanda ortam anlatılırken, kitabın anlatıcısı kendi odasında (kendi dünyasında da denebilir) romanın ikinci katmanı yaşanıyor. Nereden geldiği belli olmayan bir adam kendine bir kız bırakıyor. Bundan sonra onunla yaşıyor. Arada bir duvarlar açılıyor başka bir ortama giriyor ama bu ortam kendisine mi yoksa yanına verilen kıza mı ait tam olarak belli değil.
Yazarın dili oldukça etkili ancak anlatımdan dolayı belirsiz ve karamsar bir havası var romanın. Bazen bu yüzden okumak da zorlaşıyor. Ancak yazarın hayatıyla ilgili biraz araştırma yaparsanız anlatılanlar biraz daha oturuyor zihninizde.
Kitabın genel konuları yanında kadın hakları, eşit paylaşım, sınıfsız toplum gibi başka konulara da değinilmiş ama yazarın bu konulardaki fikirleri anlaşılmıyor.
Genel olarak okumakta zorlansam da keyif aldığım bir romandı. Yine de yazarı anlamak için diğer kitaplarının da okunmasının faydalı olacağını düşünüyorum.