Bir şeyin değerini, onun için feda edebildikleriniz belirler.
Vataniniz için nelerinizi feda edebilirsiniz?
Ateş Geçitleri, vatanları için canlarından bile vazgeçebilenlerin hikâyesidir.
M.Ö. 480. Pers kralı Xerxes, Heredot’a göre 2,6 Milyonluk (1) ordusuyla Yunanistan’ı işgal etmek üzere gelmiştir. Karşısına, henüz savunmaya geçmemiş olan
Hayatınızda bastırmış olduğunuz duyguları yazarlarımız teker teker kendi hikayeleriyle yüzünüze soğuk su edasıyla çarpıyor. Motive edici üslubu ile okunması gereken güzel kitaplardan.
Mazeretler bir teknedeki deliklerdir. Birini onardığınızda bir yenisi oluşur ve bu seferki daha da büyük olur. Eğer mazeret yaratmaya meyilliyseniz tekneyi onaramaz ve sağ sağlim kıyıya ulaştıranazsınız.
Her zaman kendinize şu soruyu sorun: Bir insanla beraberken kendimi nasıl hissediyorum? Kendimi iyi hissediyor muyum?
Eğer yanıt HAYIR ise o insandan uzaklaşmanız gerektiğini anlarsınız.
Her zaman kendinize şu soruyu sorun: Bir insanla beraberken kendimi nasıl hissediyorum? Kendimi iyi hissediyor muyum?
Eğer yanıt HAYIR ise o insandan uzaklaşmanız gerektiğini anlarsınız.
Her zaman kendinize şu soruyu sorun: Bir insanla beraberken kendimi nasıl hissediyorum? Kendimi iyi hissediyor muyum?
Eğer yanıt HAYIR ise o insandan uzaklaşmanız gerektiğini anlarsınız.
Hayır Demenin Gücü, Claudia Azula Altucher
Bu kitap her satırının altı çizilecek kitaplardan birisi. Okurken hiç sıkılmadım. Bir çoğumuzun düşünüp de dile getiremediği hayatın gerçeklerini cesurca konuşmuş yazar bu kitapta, eğmeden bükmeden. Modern dünyanın getirdiği dayatmalara başkaldırı niteliğindeki duruşunu çok takdir ediyorum kendisinin.
Bu kitabı bitirdikten sonra eğer namaz kılmıyorsanız bile abdestinizi alıp namaz kılmak isteyeceksiniz. Zira “Benim kalbim temiz”, “namaz kılmasan da evrene iyilik gönder” gibi saçma sapan ve sloganik tekerlemelere hayır demenin kitabı bu kitap.
Ayrıca kişisel gelişimcilere hâlâ laf dokundurmaya devam etmiş Akyürek (İçinizdeki Öküze Oha Deyin kitabındaki gibi). Her şey gibi kişisel gelişimcilerin de ömrü tamamlandığını düşünüyorum. Aslansın, kaplansın, içindeki devi uyandır, sende olan sınırsız gücü hisset gibi laflar insanlara iyi gelmiyor hatta hodbinleştiriyor aksine. Bizim burnumuzu havaya kaldıracak değil alnımızı yere değdirecek kitaplara daha çok ihtiyacımız var. Modern dünyanın en büyük kolpalığı olarak gördüğüm “Bireyselcilik” dininden kendi dinimize İslam’ımıza dönmek ve İslam’ın teşvik ettiği ve amacı da olan cemaat olma, kenetlenme, bir arada bir şeyler başarma, kollektif akla ihtiyacımız var.
Bülent Akyürek gibi yazarlar çok olsa keşke.
Bülent Akyürek hep yazsa biz de okusak.
...
Dinlerim her söyleneni. Huyum bu.
Sormayı hiç bilmedim...
O gece de sormamıştım. "Rusuhi Bey niçin bana bacaklarınızı sürtüyorsunuz?" diye.
Yatağa girip yorganı tepemize çekivermişti.
Hayır mı deseydim?
Hayır demenin gerekliliğini bilmezdim ki!
Hayır desem de kimse beni dinlemezdi ki.
Ben herkesi dinlemeyi biliyordum, yedi ya da on yaşından beri.
"Neden sürtüyorsunuz bacaklarınızı?"
"Kızım evladım, canımın canı, canımın ruhu..." Saçlarım ağzıma doluyordu.
Beni sıkı sıı sarmıştı.
Amma da gücü vardı sessiz, hafif yürüyüşlü Rusuhi Bey'in! Solumaları duyulur diye korkmaya başlamıştım.
Oda ısınıp duruyordu.
Gülendam Kalfa uyumazdı kimseden önce.
Yorgunluk çöküyordu içime. Yorgunluk neydi bilmem demiştim ya, başlıyordu işte.
O iş olduğunda sabaha karşı mıydı?
Bir horoz ötmüştü.
Acemi bir horoz muydu, öten?
Hâlâ bilmem. Bir keder yüklenmişti bağrıma. Ağlamıştım yatakta. Saçlarımın dibindeki ter soğumuştu.
"Korkma kızım, çocuk olmaz," demişti.
...
Haraç