"Birinin arkasından bile konuşulmayacak sözleri para mukabili yüzüme söyleyenleri ürkerek dinlemişliğim vardır. İnsanların en çıplak hallerinde bile nasıl ustalıkla sahtekâr olabildiklerini gördüm. Karanlığı örttüm üstüme her gece. Aleti kalkmadığı için öfkelenen müşterilerce öldürülen civan kızların sözsüz ağıtıyla sarhoşum. İnşallah... Bir kadın yaşadığı hayattan daha güzel rüyalar görmüyorsa o ölüdür. Ben ölü bile değildim. Aynada saçlarımı ören annemi göremediğim için ömrümün kerhanesine düşmüştüm. Ölmek bir varlık olduğumu hatırlamama yardım eder miydi? Ani ölümle ölmek isterim. Saçlarımı tarayan anneme gömülmek isterim."
"Küfrün dua, duanın küfür yerine kullanıldığı öfkeli ruhlar zindanında satılıp alındığımı gördüm, başı okşanmadan vücudu hoyratça deşilen küçük bir kız çocuğunu gördüm; ter, hacıyağı ve kötü bir nefes kokarak üzerimde gidip gelen çürük etlerin içime dolduğunu gördüm; 'Bir gün buradan kurtulacağım, hepiniz göreceksiniz inşallah' diyen zavallı dert ortağım Türkan'ın cenazesine giden düşmüş, altı kızdan biriydim ve mezarı kazan adamın devamlı müşterim olduğunu gördüm; acıyı, elemi, kederi gördüm. Dönüşü olmayan yorgunluklar gördüm. "
Kitap elime yapıştı kaldı. Konusu oldukça ilginç ama nedendir bilemedim, bir türlü adapte olamadım kitaba. Benlik değilmiş. Kitabın sonuna geldiğimde ulaştığım fikir " Kurtardığım dediğin kişi belki de senin sonun olacaktır " oldu. Tekeli-li tekeli-li.
Bilemiyorum, yazarın başka eserini okumadım belki de yanlış kitaptan başladım.
90'lar karanlığı
Belgesel metni diyelim. İlk bölümde karakter derinliğini iyi yakalamanın verdiği hızla fena değildi ama ikinci bölüm üniversite öğrenci evi muhabbetiydi. Gereksiz, hayli sığ. O muhabbetler olmasa ne eksilirdi? Hiç. Olay çok, kurgu yok. Adına roman denmese de olur. 90'lar gerçeği romanı aratmayacak karanlık dünya. Keşke anlatılanlar kurgu olsaydı. Yaşananların altı çizilmiş sadece.
Roman beklentisi olarak okunmazsa iyi olur.