I. bölüm: youtu.be/aSFmaFzufRI
Bu bölümümüzde 56. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Henry Kissenger'ın hayatı, ABD dış ilişkilerinde oynadığı rol ve Modern devlet sisteminin babası sayılan Kardinal Richelieu’den başlayarak Birleşik Almanya'nın kurucusu Otto von Bismarck'a kadar diplomasi tarihinde neler olup bittiğine dair
Henry Kissinger'a atfedilen "Bir șeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir" sözü bir bakıma içinde yașadığımız dünyayı da özetlemektedir.
Hepimiz, demokrasi denilerek diktatörlüklerin tahkim edildiği, barış denilerek savaşların çıkarıldığı, özgürlük denilerek tutsaklıkların ve bağımlılıkların var edildiği, sağlık denilerek hastalıkların üretildiği, eğitim denilerek cehaletin yaygınlaştırıldığı bir dünyayı gözlemliyoruz. Kitlelerin zihni kıyasıya savaşların verildiği bir savaş meydanına dönüşmüş durumda. Gerçekle aramıza giren algı
yönetmenleri ve manipülatörler; gördüklerimizi,duyduklarımızı
ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için
profesyonel bir çaba gösteriyor.
Hitler, söz söyleme yeteneği ile yükselmiştir. Diğer devrimci liderlere benzemeyen Hitler, herhangi bir büyük politik düşünce ekolünü temsil etmeyen, yalnız bir politik maceracı idi. Mein Kampf’ında açıkladığı üzere, felsefesi, alelade sıkıcı fikirlerden fantastiğe kadar giden bir yelpazedeydi ve sağ, köktenci ve geleneksel düşünce tarzının popülerleştirilmiş bir yeniden ifadesi niteliğindeydi. Düşünceleri tek başına, Marx’ın Das Kapital’i veya XVIII. yüzyıl filozoflarının eserleri gibi, bir devrim hareketi ile sonuçlanacak entelektüel bir akım başlatacak gibi görünmüyordu.
Henry Kissinger şöyle diyor bir kitabında, "Caydırma her şeyden önce psikolojik ölçütlere dayanır. Caydırma amacıyla kullanılan bir blöfün ciddiye alınması, ciddi bir tehdidin blöf olarak kabul edilmesinden daha yararlıdır."