Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
EVLİLİK ÜZERİNE 200.000 Yıldır Çözülemeyen Problem Evlilik, en genel tabiriyle, kanun karşısında dinen ve kültürel adetlere uygun biçimde yuva kurmak isteyen kişilerin birleşmesidir. Elimize ulaşan kanıtlara göre bilinen ilk evlilik milattan önce 2350’li yıllara kadar uzanır. Şahsi tahminim ise boşanmalarında aynı tarihte bulunduğu hatta belki
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Reklam
kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde.. kaç kilo çekerdi yalnızlık.. kaç kere ezildim altında.. yaz yağmurlarının.. belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları.. her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk.. hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize..
IŞIK KAYNAĞI
~KENDİMCE~ Tek başına oturuyor. Gözleri sımsıkı kapalı, hiçbir şey göremiyor. Karar verdiği süre dolunca gözlerini açıyor. Ama yine bir şey göremiyor, hiç ışık yok. Çünkü gözlerini kapatmadan önce ellerini sıkıca birleştirip parmaklarını kenetleyerek gözlerinin üzerine bastırmıştı. Ellerini gözlerinin üzerinden kaldırıyor ve... Yine
Hayatın Anlamı
3.Kısım Anlam Tutulması Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim: MASHA: Bir anlam yok mu? TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne? Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Her şey bitti… Bitmesini istemediğim ne varsa, Saman alevi gibi söndü hepsi. Oysa ne kadar da temizdi her şey. Ne kadar da masumca sevmiştim seni. Bana sarılmana gerek yoktu, Öpmen şart değildi, Elimi tutmasan da olurdu,
Reklam
Yankı
Bir mağara, bir kuyu, bir gökyüzü... Bir şey aradı... Sığınabileceği, kaçabileceği yahut varabileceği... İçine sığamadığı vakitlerde gideceği hiçbir yeri yoktu. Dünyaya sığmıyor, kendi içine sızmayı bekliyordu. Elleri başında, çaresiz... Göğsüne sıkışan, düşüncelerden başka neydi? Tüm bunları bilmesem ve hafızamı yitirsem yine aynı sıkışıklığı yaşar mıyım, diye düşünmeden edemiyordu. Suçu her şeyden arındırıp yalnızca hafızaya yormuştu ama hissettiği şey anbean onu yakan bir ateşti. Ateşin nereden geldiğini unutsa bile ateşin varlığını göz ardı edemeyecekti. Çünkü ateşti ve yakardı. Bekledi, bekledi ve ellerini başından göğsüne doğru indirip derin nefesler alarak biraz daha bekledi. Bitmişti yangını, tütmek kalmıştı... Ateş bitince yani sıcaklık geçip her yer soğumaya başlayınca anladı, şikayetçisi olduğu ateşin onu soğuktan koruduğunu. Fakat anlamak, işin çoktan geçtiğine de delildi. Anlamaklar yordu onu. O... Oydu... Herkesten birisi... Pişman olan... Herkes gibi.
palyaço
Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde ? Kaç kilo çekerdi yalnızlık ? Kaç kere ezildim altında, Yaz yağmurlarının ? Belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları. Her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk. Hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize.
Kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde kaç kilo çekerdi yalnızlık kaç kere ezildim altında yaz yağmurlarının belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize
"biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bügünlerde ama rakı kadehlerini boşaltmayın eksilmesin hiçbir şey hiçbir şeyden dahi olsa kalsın biraz..."
865 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.