Bir polisiye romanı oalrak heyecan,aksiyon,gerilim vb.herşeyden uzak.Acemi bir yazar uslubuyla yazılmış Daldan dala atlanmış bir kitap.uzun süreden sonra bitsin artık dediğim bir kitaptı.Açıkcası nasıl yılın polisiye romanı olmuş ben anlam veremedim.Tabi zevk meselesidir beğenenlerde çıkabilir.Ama aksiyon gizem gerilim heyecan arayanlar bence uzak durun.
Daley ailesi polis, savcı ve hırsız kardeşlerden oluşuyordu. Hırsız olanın değerli bir eşyayı çalması ve buna polis olan kardeşinin tuhaf tepkisi, anne ve evlatlar arasında çalkantılı duygular, kardeşlerin çetelere karşı olan tutumları boston şehri klasiği oluşturuyordu. Bir noktadan sonra ise Daley kardeşler aynı çember üzerinde buluşuyordu. William Landay gerçekten güçlü bir yazar. Bunu genetik miras adlı eserde de yaşadım.
Kesinlikle okuduğum en kötü polisiye romanı.Konu olarak sıfır.Bir çok karakter birçok olay anlatılmış ama hiçbiri bir şey ifade etmiyor sanki.Türkçeye çeviren kişiden kaynaklı bir anlatım eksikliği mi oldu bilmiyorum ama boşuna bu kitaba para vermeyin derim.
Jack London'un bizzat kendi gözlemleri ile yazmış olduğu kitabı Uçurum İnsanları birçok gerçeği gözler önüne seriyor. 1900'lü yılların Londra'sını "uçuruma inerek" anlatan London yine ustalığını sergiliyor. Gerek yazılış amacıyla, gerekse de korkusuz kalemiyle. Öncelikle nedir bu Uçurum İnsanları, diyerek başlayalım.
Uçurum İnsanları,
Aura tıbbı bir terimdi ama yaşadığı deneyimi kusursuz şekilde özetliyordu. Migren aurası bir sis gibi beliriveriyor ve onu fark ettiğinizde çoktan ona hapsolmuş oluyordunuz.
Auradan rüyadan geçer gibi geçiyordu ve rüya bittiğinde de, tek kalan kendi bedeni, kemikleri ve eti, ölmek üzere olan yaralı bir hayvan gibi sadece kendisi kalıyordu. İnsan beyni inanılmaz hassastı.