"Yalnızlığa dönüşen acı ve acıyla dolan yalnızlık, beraberinde dur durak bilmeyen kaygı ve umutsuzluk çağlayanlarını sürükleyiverir. ... Her birimizin acıyı ve ona eşlik eden yalnızlığı yaşama ve onlara maruz kalma şekli kendine hastır, biriciktir. ... Acı, her birimizin yaşamına hakim olmakla birlikte, ıstırap ve yalnızlık üzerimize sancılı bir şekilde inene dek hayatımıza yabancı kalır: Acı kapımızı çaldığında, daha önceden geçmediğimiz kesintili patikaların olanaklı olduğunu anında kavrayıveririz."
"Ruhun acısıyla, dünyada varoluş şeklimiz kökten değişikliğe uğrar ve başkalarının, yakın ve uzak kişilerin sevgi ve dayanışma sözleri de cılızlaşır ..."
İtaat kültürünün yaygın olduğu bu topraklarda, hakların ayaklanmalarla talep edilmesine gerek duymadan halkının hukukunu gözeten bir lider. Cumhuriyetimizin 100. yılında saygı ve minnetle anıyoruz. Nice 100 yıllara ✨
“…kırılganlık, içselliğimizin en derin ve yaratıcı katmanlarından filizlenmektedir.” s.66
Kırılganlığın yaşamın mutlak bir motifi olarak sevincimize ve hüznümüze, çekingenliğimize ve umudumuza, gençliğimize ve yaşlılığımıza, dostluklarımıza ve hatta mistik deneyimlerimize kadar nasıl işlediğini kalbî bir duyarlılıkla sunuyor sevgili Borgna. Bilinçli olunmasa dahi muhatabın insan olarak değerini yadsıyan davranışların, soğukluğun ve kayıtsızlığın açacağı yaraların gizini, sanattan ve sanatçıdan ilham alarak sahneye çıkartıyor ve kırılgan bir varlık olarak insanın ihtiyaç duyduğu özene dair hatırlatmada bulunuyor. Zira insan “kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde” mısralarında değinildiği gibi kendi varoluşunun acısına gark olabilecek incinebilirliğe haiz bir varlıktır. Bu hasletlerin gereksindiği özen ise “kalbimizin huzursuzluğunu” ve “kendimize rahatsızlık veren uğultuları” dindirerek karşımızdaki kişiyi gerek sözlerimiz gerek bakışlarımız gerek sessizliğimizle duyumsamamız ve duygulanımlarının içtenliğine saygıyla şahitlik edebilmemiz sayesinde vücut bulacaktır.