Heyhat, nedir bu çektiğin,
Göğün, havanın kızı!
Alvaro ve dünya için
Terk ettim semaları;
Görkemsiz ve güçsüz kaldım,
Alçalttım ben kendimi.
Aldığım ödül ne peki?
Ne yapsam yaranamam.
Ancak o anda, şaşırtıcı şekilde, ödleri kopuyordu basıp gideceğim diye. Azıcık yolculuk etmekten söz ettim mi gülümseme yerine ürperti veriyordu bana karşılık olarak...
Yolculuk
Susamış ruhumla mesafelere,
Hiçbir şey bağlamaz beni bu yere
Ne hatıraların yalvaran sesi,
Ne ağaçların kuytu gölgesi
Rüya besteleyen eski bahçeler,
Ne lambam ki soluk bir ışık serper
Istırabı taşan gecelerime.
Esen rüzgârlarla yanan derime
Serin şifasını döker her gece
Çağıran bir eldir sanki gizlice
Ruhumu meçhulün ufuklarına.
Şimdi kadehimde başka şarap var,
Başka bir neşide söylüyor bana
Hülyamın ufkunu döğen dalgalar,
Ve ümitlerimin sıırını gizler
Güneşli ufuklar, engin denizler.
Ayrılık, gözyaşı, hatta biraz açlık
Ve hepsinden büyüğü bizim hiç bilmediğimiz şey,
Ümitsiz isyanı tadacağım onların arasında...
Belki de acz içinde
Daha güzel o beyhude gururu.