“annem çok sevinmelerin kadınıydı.
bazen sevinince annem gibi,
rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.”
“insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!”
“bazı yaralar yararlıdır buna inan,
bazı yaraların ortasından küçücük bir el,
sanki geçmişine çiçek uzatır,
bazı yaralardan sızan kanla,
tüm geleceğin yıkanır.“
“ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.”
“tehlikeli sayılmam artık.
kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum
onu orada
beş parmaklı bir çınar yaprağı gibi unuttum.
kalbim!”
didem'i okumak bir başka çünkü her şeye rağmen içinde hiç ölmeyen bir çocuk var. dizeleri yazarken onunla beraber o çocuk da yazıyor, bütün kitaplarında o çocuğu görebiliyorsunuz. okurken acılarını hissettiğim ve yaramı sardığını bildiğim bir kitaptı, diğer kitapları gibi. anne yokluğunu ve acısını o kadar iyi anlıyorum ki yaşadıklarını okurken sanki yaşıyormuşum gibi ruhuma dokundu.