Almanya'dan Türkiye'ye, mitolojiden yakın tarihe uzanan kitabın temelinde göçmen bir ailenin yaşadığı trajediye tanık oluyoruz.
Daha ilk sayfadan kitabın içine düşüyor ve asla elinizden bırakamıyorsunuz çünkü olaylar oldukça hızlı başlıyor.
Mitolojik motiflerle süslenen cinayetler, Almanya ve Türkiye'nin yakın geçmişinde yaşanan olaylar, Almanya'daki göçmenlerin yaşadığı sorunlar, Neo-Naziler derken bir çırpıda bitiyor kitap.
Şahsi olarak mitolojik kitaplardan keyif almamama rağmen aralarda yer alan Zeus'un hikayesinden de etkilendiğimi ayrıca belirtmek zorundayım!
Kitabımız aynı zamanda birçok alanda kalifiye bilgi edinmenizi sağlayan bir eser olmuş.
Normalde; istemsizce, yazarın her kitabında Nevzat Başkomiser'i arayan ve onun başrol olmadığı kitapları yüreği buruk okuyan sıkı bir Ahmet Ümit hayranı olarak "Kayıp Tanrılar Ülkesi"nde öyle bir hisse kapılmadım.
Bunun sebebi de olayları kovalayan, Nevzat kadar olmasa da oldukça yaman bir polisin olması: Yıldız Karasu.
Yıldız Başkomiserime de Nevzat'a olduğu gibi bir çırpıda içim kaynadı.
Acaba başka kitaplarda da yeni başkomiserimizin ve (en az Ali kadar bıçkın) yardımcısı Tobby'nin maceralarına tanık olur muyuz?
Ben şahsen çok isterim...
Kısacası nefis bir kitap olmuş.
Resmen kendimi yeni bir dost kazanmış gibi hissediyorum❤