Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Megasonik Siklon

Nietzsche’nin İnsanca, Pek İnsanca’yı yayınlaması hayatında önemli bir yere sahip. Çünkü bu kitapta açığa vurduğu gerçekler en yakınlarındaki insanları bile öylesine rahatsız etti ki, ona ciddi bir mesafe almayı tercih ettiler. Enteresan ve trajik olansa, Nietzsche kitabı için istemeden de olsa doğal bir deneyin sonucunu görmüş oldu. Nietzsche, kendi gibi yürekli insanların eksikliğini ömrü boyunca çekti.
Reklam
8 yıldır bu sitedeyim ve bir sürü insan, birçok tartışma gördüm, çoğu zaman geriden izledim, çok azına müdahil oldum. Ahlakın, zekanın ve rasyonelliğin kitap okuma sayısıyla doğru orantılı olmadığı birçok örnek gördüm. Gerçek hayattaysa farklı kültürlerde yaşadım, küçük yerde de büyükşehirde de yaşadım. En dindarından en sekülerine kadar farklı ortamlarda uzun zamanlar geçirdim. Birçok ortama girdim, farklı yaşlardan çok farklı arkadaşlarım oldu. Henüz 30 yaşımdayken vardığım sonuç; ahlak, zeka ve rasyonel düşünme becerisi gibi yetilerin bambaşka donanımlara ekstra ihtiyaç duyduğu. İyi bir aile terbiyesi ve yaşam deneyimi olmadan kitap okuyarak kolay kolay olmuyor bunlar.
Bazen suyu çıksa da, post-modernizm'in en büyük kazanımının göreceli düşünme becerisi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda bazen öyle çok dil dökmek, öyle çok kendimizi ifade etmek zorunda kalıyoruz ki umutsuzluğa düşüyor, kontrolü yitiriyor, embesiller sürüsü tarafından kuşatıldığımızı hissediyor ve öyle olup olmadığından bile emin olamıyoruz. Neyin bu kapsama girip girmediği ise ayrı bir tartışma konusu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazı aydınlanma anlarının fotoğrafını çekmek, çerçeveletmek ve baş köşeye asmak gerek. Fotoğrafını çekmek yazmak, çerçeveletmek çevrene dikkat etmek, asmaksa yaşamak…
İnsanın gelebileceği en yüksek nokta bir sanat eserine dönüşmek, kendisinin sanatçısı olabilmektir. Hiçbir resim kendisini yaratamaz ama biz bunu başarabiliriz; kendimizi çizebiliriz. Tüm kusurlardan ustaca manzaralar çıkarabiliriz ve kendimizi yaşayabiliriz. Yeter ki kendimize dürüst olalım, yeter ki en aşağılık hallerimizden bile kaçmayalım.
Reklam
Uzun uzun yürüdüm bugün. Çok şey düşündüm. Taşta, yolda, ağaçta, bayırda nereye baksam kendimden şeyler gördüm. Bilinci akıttım, tıpkı bu satırlar gibi. Gördüklerimin hiçbirinden kaçmadım. Doğruca düşündüm; korkusuzca. Hepsini yazdım, sakladım benden başka kimsenin açmayacağı dosyalarda. Benden olmasını istemeyeceğim her şeyin benden olduğunu gördüm. Tek tek hiçbiri ama bütün olarak hepsi olduğumu gördüm.
Herkesin durmadan konuştuğu -ve özellikle boş konuştuğu- şu sanal dünyada az konuşmalı ve gerçek hayata dönüp çok iş yapmalı. Görmemeli, duymamalı, bilmemeli tüm bu bozuk niyetlerden çıkan lakırtıları. Yok edemeyeceğin yeri terk ederek kendini oradan yok etmeli. Bu da son iletim olsun.
Ölenler değil, kalanlar etkiler bizi. Onların durumu hakkında konuşmak anlamsız ve imkansız. Çünkü “o” diye bir şey yok artık. Ölenin ilişkide olmuş olduğu insanlar, eşyalar, yazdıkları, videosu, ses kaydı veya aklımıza ne geliyorsa onlar var ve ölenle bağları kesildiği için tüm bu kalanlar artık ayrı bir varlık. Biz ölenden hâlâ etkilendiğimizi zannederiz ancak mutlakiyet kılıcının bağları kopararak doğurduğu bu yeni varlıklarladır tüm derdimiz.
İnsan, zihninin harabelerinde toza bulanıp zar zor nefes alırken ona etrafı gösterebilecek hiçbir gözlük yok. Ona lazım olan yine kendi gözleri. Ancak gözlerini bir süre kullanamayacağını ve olduğu yere çökmesi gerektiğini bilmeli. O toz dumanın dağılacağını ve ayaklarının altında kalacağını da… Bu süreçte yalnız olmadığı kulağına fısıldanıyorsa şanslı, değilse de yolun sonu değil. Zaman geldiğinde gözünü dört açıp etrafı görmek ve istediği yere gitmek onun elinde. Kabul, sabır, emek…
Nietzsche'nin Birinci Bayreuth Festivali'nden Kaçışı
29 Temmuz 1876'da başlayıp 30 Ağustos'ta bitecek festival için Nietzsche bir hafta önceden Bayreuth'a gitmişti. Havanın çıldırtacak kadar sıcak ve nemli olmasının yanı sıra kasabanın merkezinden kiraladığı basık tavanlı daireden nefret ediyordu. Çok hoş ve serin bahçeli bir ev kiralayan Malwida von Meysenbug'la vakit geçirdiği
Reklam
İnsanlara benliklerinin derinliklerindeki bir çirkinliği gösterdiğinizde verdikleri tepki, o gösterdiğiniz çirkinlikten daha beter olabiliyor. Bu durum o insanın ve hatta çoğu insanın ne kadar ham olduğunu gösteriyor. Temiz bir yürekleri olduğunu sanıyorlar. Halbuki bu sanı onları esas hallerinden daha çok kirletiyor. Korkunç bir tuzağa düşüyorlar.
Dünyayı naif algılayanlar kendi olabilen insanlar. Gözleri ışıl ışıl parlıyor. Sönmeyen bir umut ışığı taşıyorlar. Bir de esas taraf var; gözleri fır dönenler. O karanlık gözlerinden bir kendilik okunmuyor. Bunlar “gerçeklik” ile sahteleşerek “mücadele ediyorlar”. Buradaki sahtelik insanın kendisini kandırmasıyla da sınırlı kalmıyor; ahlak ve değerler, ayaklar altına soysuzca alınıyor.
233 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.