Antik Çağ, felsefe, doğa bilimleri, mitoloji, psikoloji, anı-biyografi ve deneme temel ilgi alanlarım.
Alıntılar uzun ve sıkıcı gelecek, katlanabilenler kazanacaktır.
Beynin doğuracağı prematüre hisler ve düşünceler, dünyaya gönderilmeden yani sözle buluşmadan önce ilgi istiyor. Olgunlaşmamışken hayata gönderilirse ölmeye mahkum kalıp, harcanıyorlar. Oysa korunmalı, büyütülmeliydi onlar.
Belki de hiç doğurmamak en iyisidir.
Kesmek mi gerekir plasenta bağını beyin ve hisler arasında?
Hala kesmediyseniz o bağı, gün doğumundan gün batımına kadar düşleyip durun o halde. Besleyin hisleri ve düşünceleri “yanılgı plasentası” ile. Harcayın günleri boşluk ve yalnızlıkla dopdolu. Zamanın hızlı akışı yaşamı örterken, avucunuzdan akıp giden kum taneleri ve harcananlar, alaylı bir bakış atacak size geçmişten. Ve siz karanlığın gölgesinde dönüp duracaksınız:
“all of our lives, covered up quickly
by the tides of time
spend your days full of emptiness
spend your years full of loneliness”
youtu.be/bf0XwX0Bc-0?si=...
Ya da
Harca(n)mama tedbirini al. Boşluğu ve boşunalığı tanı, ayrıştır. Kum saatinin içinde akıp giden özne, zaman ve edimler olmalı, ruhun değil.
Müzik, bizi hissel özgürlükler simülasyonuna sokar. Her duyguyu hissedebiliriz orada ve hepsi gerçektir. Çorak diyarlara döndüğümüzde yaşadığımız uyumsuzluk o gerçekliğin derinliğini gösterir. Tüm bu gerçek duygular müzik var oldukça olabilecektir. Ancak bir kere beynimiz bu örüntüleri kapmıştır ve döndüğü çorak diyarlarda bunu tarayacaktır. Bazen bir vaha görecek, bazen de bu yolda ölecektir. Sabit kalıp gözlerimizle örüntüleri uzaktan istemsizce arayarak susuzluktan ölmektense, en azından yaklaşmak ve hiç olmazsa ayak izimizi bırakmamız gerekmez mi?
Müzik benim için yemek, uyumak gibi günlük ve zorunlu temel ihtiyaçtır. Abartısız söylüyorum günde 5-6 saati vardır. Bu özel listeler hazırlamamı sağladı. Ben Spotify'dan önce (6 yıl filan oldu) klasik müzik dinlemezdim. Şimdi birçok ismi ezbere bilip, şu eser şunundu haline geldim. Özellikle dark ambient türü beni bu dünyadan alıp uzaya bırakıyor ve orada süzülüyorum.
Benim için de antrenman öncesi yürüyüşlerin ve antrenmanın vazgeçilmezidir (hayatımın vazgeçilmez üç bileşeni: antrenman, kitap ve müzik). Bir de evde “boşa” vakit harcarkenki fırsatı hiç kaçırmam. Müzik konusunda doğal eğilimim muhafazakar olsa da kabuğu bir şekilde kırmış olmak güzel oluyor. Nice yeni müzik keşiflerine ve zevklerine diyelim o halde :)
Otuz yılı aşkın bir süredir akademisyenler, postmodern felsefenin çatısı altında, "hakikati", artık entelektüel zihinlerin inanmayacağı "büyük anlatıların" bir türü olarak itibarsızlaştırmaktalar. Naif ve/veya baskıcı olmakla suçlanıp reddedilen tekil "hakikatin" yerine, kabul ettirdikleri yeni sağlam entelektüel inanç ise, her zaman çoğul ve göreceli olan "hakikatler"dir. Postmodernizmin görecelilik ilkesi çerçevesinde, hakikat, onu yapan kişiye göre değişmektedir. Evrensel bir hakikat oluşturmak için kendimize özgü olanın dışında hiçbir pozisyon yoktur.
Bu postmodern tutum, 1990'larda toplumun tüm kesimlerine yayılmıştır. Yirminci yüzyılın son on yılında, gazeteciler, akademisyenleri izleyerek "nesnelliği" reddetmeye başladılar. Geride kalan modernist paradigma çerçevesinde nesnel hakikatin olduğunu savlayanlar ise kendilerini ve kamuoyunu aldatmakla suçlandılar.
Son Moda Saçmalar
Postmodern düşünürlerin bilimi nasıl suistimal ettikleriyle ilgili bir çalışma. Ben okumayı düşünüyorum alır almaz. Aslında bunu Richard Dawkins'in kitaplarında çokça görmüştüm, 3 4 yıldır da okuyacağım ama o gün gelmedi :)
İyi yapıyorsun. Birlikte başlayıp bazı meseleleri de konuşabiliriz.
Sorma ya Dennett öldükten sonra benim de okuma iştahım kabardı ama başımda çok mesele var, bakalım birkaç hokkabazlık yapmaya çalışacağız :)
Geceyarısı Şarkıları kitabını okuyup etkilenmiş ve tüm denemelerini bitirmeye karar vermiştim ve sanırım bu (yedinci) sondu. Kitaplarından aldığım haz gittikçe azaldı ve bir yerden sonra tüm büyüsünü çözmüş gibi oldum. Bir daha, en azından uzun bir süre, Ahmet Altan okuyacağımı sanmam.
Bu namussuzu çok dinledim, biyografisini okudum ve faydalanılacak çok güzel bakış açıları gördüm, bir şekilde dinletmeyi başardı kendisini bana. Enteresan ve cüretkar bir yaşamı var ancak içindeki aşağılık taraf bir şekilde dışarı fırlamak istiyor herifin ve fırsatını bulduğunda hiç kaçırmıyor.
Yalan yok! Onu yapın, bunu deneyinlerle dolu basit bir kişisel gelişim kitabı sanmıştım. Önyargılarımın hepsi tarafından tutup tavana çivilendim. Kalemi elimden bırakmadan altını çize çize keyşfle okudum. Umarım hak ettiği yere hızla gelir bu kitap ve yazarımız umarım, dilerim daha çokça yazar. Sevgiyle
Benzer bir duyguyu videolarını izlerken yaşamıştım ben de. Ayrıca kendisinin çok az insanın dinlemiş olduğu, sözleri de kendisi de çok güzel şarkıları var.