Otuz yılı aşkın bir süredir akademisyenler, postmodern felsefenin çatısı altında, "hakikati", artık entelektüel zihinlerin inanmayacağı "büyük anlatıların" bir türü olarak itibarsızlaştırmaktalar. Naif ve/veya baskıcı olmakla suçlanıp reddedilen tekil "hakikatin" yerine, kabul ettirdikleri yeni sağlam entelektüel inanç ise, her zaman çoğul ve göreceli olan "hakikatler"dir. Postmodernizmin görecelilik ilkesi çerçevesinde, hakikat, onu yapan kişiye göre değişmektedir. Evrensel bir hakikat oluşturmak için kendimize özgü olanın dışında hiçbir pozisyon yoktur.
Bu postmodern tutum, 1990'larda toplumun tüm kesimlerine yayılmıştır. Yirminci yüzyılın son on yılında, gazeteciler, akademisyenleri izleyerek "nesnelliği" reddetmeye başladılar. Geride kalan modernist paradigma çerçevesinde nesnel hakikatin olduğunu savlayanlar ise kendilerini ve kamuoyunu aldatmakla suçlandılar.