İçimde sürekli yetişmem gereken bir yerin, geç kalmışlığın ağırlığını taşıyorum. Neye ya da nereye yetişmem gerektiğini bilmeden. Yaşamaya, gezmeye, yeni insanlara, yeni kitaplara, yeni sokaklara, yani aşklara gecikiyordum sürekli, ya da ölmeye. Şimdi bunlara her ay ağrılarla benden kopup giden yumurtalarım eklenip, doğurmaya geciktiğimi hatırlatıyorlardı bana.
Hüzünlü Kadınları Seviniz, Ayşe Akaltun