Nuh Suresi, 21 - 23. Ayetler:
"Nûh, 'Rabbim, dedi, doğrusu bunlar beni dinlemediler, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka bir şeye yaramayan kimseye uydular."
"Onlar çok büyük tuzaklar kurdular."
"Dediler ki: 'Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Vedd'en, Suvâ'dan, Yeğus'tan,
Hz. Ebu Bekir(r.a) konuşmamak için ağzına Çakıl koyar ve şöyle derdi:” insanları felaketlere sürükleyen onların dilleridir."
Hz.Ömer (r.a) şunu söylerdi: “ çok konuşmayın. Çünkü çok konuşan çok yanılır, çok Yanılan çok günah kazanır, çok günah kazanan da cehenneme gider."
İbn Mesud (r.a) şöyle demiştir: “ dil kadar uzunca hapsedilme muhtaç olan hiçbir şey yoktur."
Tavus (r.a) şöyle demiştir: ”Dil canavardır; serbest bırakılırsa sahibini yer."
Vehb b. Münebbih (r.h) Âl-i Davud (a.s)'ın hikmetinden şunu söyledi: ‘ akıllı bir kimseye gereken, zamanını bilmek, dilini korumak ve kendi dünyasına yönelmektir.'
Hasan el-Basri (r.h) şunları söylemiştir: “Dilini tutmayan kimse, dinden bir şey anlamamıştır” “Müminin dili düşüncesinin arkasındadır. O önce düşünür ve ancak doğru bulunca konuşur. Münafığın dili ise düşüncesinin önündedir o düşünmeden konuşur
Ömer b. Abdülaziz (r.a) şunu söylemiştir: “ ölümü çokça Zikreden düşünen dünyadan az şeyle yetinir; sözünü amelinden Sayan da ancak kendisini ilgilendiren konuşması gereken şeyi konuşur."
Muhammed b. Vasih (r.a) şöyle demiştir: “Dilini tutmak, altın ve Gümüş’ü tutmaktan daha önemlidir."
Yunus b. Ubeyd (r.h) şunu söylemiştir: “ben sözlerine dikkat eden bir insan gördükçe, onun diğer amellerinin de iyi olduğunu gördüm."
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
Bir zaman, Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) Hazret-i Ömer Radıyallahu Anh'a yahudi çocukları içinde birisini gösterdi. "İşte sureti!" dedi. Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), "Öyle ise ben bunu öldüreceğim." dedi. Ferman etti: "Eğer bu Süfyan ve İslâm Deccalı olsa, sen öldüremezsin; eğer o olmazsa, onun suretiyle
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: Mizaha neden mizah dendiğini bilir misiniz?
‘Hayır, bilmeyiz!’ dediler. Hz Ömer (r.a) şöyle dedi: ‘ Çünkü mizah, sahibini haktan kaydırır. Onun için ona kaydırmak manâsına gelen ‘mizah’ kelimesi ad olarak verilmiştir.
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: Gülmesi çok olanın heybeti azalır. Mizah yapan kıymetini kaybeder. Kim bir şeyi fazla yaparsa onunla tanınır. Konuşması fazla olanın hatası çoğalır. Hatası çok olanın hayası azalır. Hayası az olanın takvası azalır, takvası azalanın da kalbi ölür.
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1)
Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine