Selçuklular zamanındaki İslam coğrafyası ile Anadolu Selçukluları zamanı, birlikte yaşama tecrübesi için önemli dönemlerdir. Osmanlı dönemi ise bu tecrübenin evrensel planda yaşandığı bir süreçtir.
Buhârî’nin el-Câmi'u’s-sahîh’inde, “müminlerin birbiriyle dayanışması ve yardımlaşması (teâvün)” anlamındaki başlık altında zikredilen bir hadis-i şerifte, Peygamber efendimizin, “Müminler topluluğu, tuğlaları birbirini sımsıkı tutan binaya benzer” buyurduğu, ardından bu birlik ve dayanışmanın gücünü göstermek üzere parmaklarını birbirine kenetlediği ifade edilir. Aynı yerdeki başka bir rivayette adamın birinin ihtiyacını arz etmesi üzerine Resülullah’ın yanındakilere dönerek, “Ona yardımcı olursanız ecrinizi alırsınız; Allah, dilediği şeyi peygamberinin diliyle söyleterek gerçekleştirir” (Buhârî, Edeb, 36) dediği bildirilir. Hadis mecmualarında ana-babaya saygı, sıla-i rahim, yetimleri, yoksulları, yolcuları, kimsesizleri himaye, komşu hakları, sadaka, infak ve ihsan, birlik ve kardeşlik, ziyaretleşme, hediyeleşme, ziyafet verme, misafirperverlik gibi faziletlere dair hadisler genel olarak yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eden ifadelerle doludur. Bunu en güzel dile getiren hadislerin birinde, “Müminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta ve himaye etmekte, bir organ hasta olduğunda diğerleri de acı çekip uykusuz kalan bir bedenin organları gibidir” buyurulmuştur. İslam kaynaklarında, bir arada yaşamanın başlıca ahlaki temellerini ve bunların önemini veciz bir üslupla dile getirmesi bakımından bu hadise büyük önem verildiği ve sıklıkla zikredildiği görülür.
Reklam
..... arifler, lafzî ve kavli davet ve irşaddan çok fiili ve temsili davet ve irşadı tercih etmişlerdir. Zira tebliğ ve irşadda kavlî yöntemden çok fiili ve temsili yöntemin daha etkileyici olduğu açıktır. Bu yüzden irfân ehli, insanları sözden çok davranışla etkileme yolunu tercih etmişlerdir, insanı etkileyen güzel söz ve yaldızlı laflardan çok
Medine'de muhacirler ile ensarın mükemmel örneklerini sergiledikleri ilişkilerden ve ahlaki faziletlerden biri de komşuluk münasebetleridir. Komşularla iyi ve samimi ilişkiler kurulması Kur'an'da şöyle ifade edilir: "Allah'a ibadet edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya,
Farabi, el-Medinetü'l-fazıla (erdemli ülke) adlı ünlü eserinde "insanin birlikte yaşamaya ve yardımlaşmaya ihtiyacı anlamında bir başlık açar ve bu burada, her bireyin kendisi için gerekli şeyleri tek başına elde etmesinin mümkün olmadığjını, bundan dolayı insanların topluluklar oluşturmayı ve birbiriyle yardımlaşmayı sağlayacak bir fıtratta yaratıldığını belirtir.
İspanya'dan sürülen Yahudileri bünyesine alan ve huzur, güvenlik ve barış içinde yaşatan bir medeniyetin, günümüz göçmen ve sığınma sorunları ve azınlıkların hakları ve durumları ile ilgili söyleyeceği çok şey olmalıdır. İslam tarihi, Müslümanların gerek ehl-i kitapla ve gerekse diğer din mensupları ile yan yana nasıl tam bir barış ve özgürlük içinde yaşadıklarını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Avrupa'da farklı Hristiyan mezheplerine mensup olanlar birbirlerini boğazlarken, Islam dünyasında başka dinlere mensup olanlar, islam toplumlarının içinde tam bir dini özgürlük içinde yaşamışlar, ilmî ve ameli hayatın her türlü nimetinden yararlanmışlardır. Hatta devletin en üst makamlarına kadar yükselmişlerdir. Bu hususta pek çok örnek bulunmaktadır. Islam medeniyetinin Şam, Kudüs, Bağdat, Mısır, Istanbul,Endülüs, Saraybosna, Güney Asya gibi önemli merkezlerinde hatta küçük yerleşim birimlerinde bile Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar, asırlar boyu, -bunların bazısında 14 asrı aşan bir süre- yan yana barış, huzur ve güven içinde yaşamışlar, birbirlerinin sevinçlerini, hüzünlerini, sıkıntılarını, zorluklarını ve bolluklarını paylaşmışlardır. Acaba uygarlık düzeyinde çok büyük bir yol aldığı iddiasıyla 21. yüzyıla ulaşmış bulunan günümüz insanlığı, bütün unsurları ile birlikte yaşama konusunda Müslümanların geçmişte ulaştığı seviyeyi yakalayabilecek midir?
Reklam
64 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.