Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin Namazı
"Nebiler Sultanı'nın güzel vasıflarını, hiç durmadan devamlı olarak şerh etsem, yüzlerce kıyamet geçer de yine bitmez." Mevlâna Kuddise Sirrûh Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem hiç günahı olmadığı halde, gündüzleri; devlet, millet ve din işlerini yürütüyor, geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar namaz kılmakla
Sultân’ül Vâizîn Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi Rahmetullahi Aleyh
O cemaatini çok severdi… “Sizler benim gözbebeğim, ruhum ve kalbim mesafesindesiniz.” Korkutmazdı; ümit verirdi… “Hocalar cemaatını korkutmaz eğer korkutursa allah korkutur, hocalar ümit verir!” Bazen efkarlanırdı… “Efkarlıyım bazı şeyler de aşırı gidiyorsam kapu caminin muhterem cemaati aziz kardeşlerim beni affedin!” Daima birlik çağrısı
Reklam
Bir ara açtığım ama kullanmadığım blog sayfamdan
Çoğunu okumadım sağdan soldan derledim: Aşkın Şehidi - Ahmet TURGUT (Bozkırın Sırrı Türk Peygamber romanını öneririm) Aşkın Elçisi - Ahmet TURGUT Aşkın Secdesi - Ahmet TURGUT
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa (sav)’in en güzel duasının sırrı sevgiyle baktığı için, düşmanlık edenlere dahi dua edecek kadar yüce bir gönüle sahip olduğu için O yaradılanların en kıymetlisi ve izinden gidilmesi gerekenlerin en eşsizidir Onları islama ve helale davet etti diye kendisine taş atan, yüzüne tükürmeye cüret eden, onu itmeye
Müslümanların büyük kısmı sorunun toplumsal kısmını normatif geleneğin (fıkıh-kelam) ele aldığını düşünür. Fakat bu eksik bir değerlendirmedir: Tasavvuf bireysel olan ile toplumsal olan irtibatını dikkate alarak şehri terk eden zahitleri şehre, hatta çarşıya-pazara döndürmeyi zorunlu gördü. Bu meyanda tasavvuf Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ve en nihayetinde Hz. Peygamber(sav)'in izinde bir erdem şehri (Medine) kurmanın imkânını arayan bireysel-toplumsal bir ahlak harekettir.
Ekrem Demirli
Ekrem Demirli
"Çelişkiler Mecmuası: Kuran Müslümanlığı..."
- Kilise, tarih boyu Kur’an-ı Kerîm’le Allah Rasûlü üzerinden hesaplaştı; O’nun şahsına dair yalanlar uydurdu; sonra da o yalanları “hakikat” niyetine asırlarca ders kitaplarında okuttu. Efendimiz’e “hasta”, “yalancı peygamber”, “deccal” gibi atılan iftiralar hiç sorgulanmadan Kilise koridorlarında tekrar edildi. İslâm, doğrularıyla mahkum; Batı