bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mâhkum insanlar onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz!
bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. bu nefret filan değil... insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... sadece bir yalnızlık ihtiyacı... öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif ses bile istemiyorum.
sizin yanınızda bulunduğum her dakika beni baş döndürücü bir süratle daha büyük bir saadete doğru götürüyor. artık korkuyorum. saadetin bizi korkutacak kadar çok ve kesif olması nedir, bilir misiniz? şimdi şuracığa düşmekten korkuyorum. içimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler hâlinde dağıtacağından korkuyorum.
bir insanın bütün varlığıyla, karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hülâsa her şeyiyle size teslim olması, size iltihak etmesi ne muazzam bir şeydir!
ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız. her hadisenin insanı eğlendirecek bir tarafı vardır.