“Onlara deyin ki, zanaatım misillemedir! Mesleğim ise intikam!”
Rus edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan
Fyodor Dostoyevski, 1821 yılı Kasım ayının 11'inde Moskova'da yoksullar hastanesinde dünyaya geldi. Gözlerini açtığından itibaren elemli yazgısı bir an olsun bile peşini bırakmadı. Babası, ‘’benim oğlum asla yazar bozuntusu olmayacak!’’
“Yalnız bu hafta 3 kez dayak yedim.” dedim. “Hem de ne biçim. Yapmadığım şeylerden ötürü bile dayak yiyorum hep suç bende. Artık beni dövmeyi alışkanlık haline getirdiler”
“İyi ama niye yapıyorsun böyle?”
“Bütün bunları yapan aslında şeytan olmalı bir takım şeyler yapma isteği geliyor içimden ve yapıyorum bu hafta Nega’nın çitini ateşe verdim.
Madem ki, düşünüyorum, öyle ise varım. Benim
varlığım. Allah'ın varlığına delildir. Bundan dolayı Allah'ın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik bir isbattan daha hakikidir.
Spoiler içerir!
Emine Şenlikoğlu na yazar demek gerçek yazarlara saygısızlıktır. Sayısını bilmediğim kadar kitabını okudum.Özellikle değil elime geçtiği için. Aslında konusu güzel kalemi güçlü bir yazar yazsa iyi bir kitap olabilir. Hatta biraz Charles Dickens in, İki Şehrin Hikayesi kitabından esinlenmiş gibi. Şenlikoğlu nun yazdıkları en fazla lise düzeyinde. Bu kadar kötü bir yazar var mıdır bilmiyorum. Acıklı yaşanmış bir hikaye, haksız yere idam edilen Vedat ın hikayesi. Ama öyle basit yazmış ki maalesef etkileyemedi beni. Edebi ve kaliteli kitap okumak isteyen kimseye tavsiye etmem.