Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Spinoza ve aşkın diyalektiği
Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu kitabında "aşkın yüce anından" bahsetmişti (le moment sublime de l'amour). Bu yüce an "aşkın iade edildiği" andır... Sevgi her zaman karşılığını aynıyla bekleyen bir duygu olarak görünür burada... Bir karşılıklılık beklentisi --ve çok basitleştirirsek, birini
Duyularda var olmayan hiçbir şeyin bilinçte de var olamayacağını savunmuştur Aristoteles.Platon da diyebilirdi ki,önce idealar dünyasında var olmayan hiçbir şey doğada da var olamaz.Şeylerin sayısını 2katına çıkaran hayalperest Platon..
Reklam
felsefe??
Platon'a göre insan ruh olarak idealar evreninde yaşar. Bu nedenle de ideaların bilgilere ruh olarak sahiptir. Ancak insan zaman zaman bir beden içinde fenomenler evrenine gelir. Fenomenler dünyasında yaşarken ideaları unutur. Fenomenlerin aldatıcı bilgileri peşine düşer. Filodox olur. İçlerinden bazıları ise ideaların bilgisini akılları aracılığı ile anımsarlar ve gerçek bilgilerin peşine giderler. Filozof olurlar. Aristoteles Öğretmeni Platon'un düşüncelerine katılmadığı için, yetiştiği okula yani Akademia'ya yönetici olmayı kabul etmeyip, kendi okulunu, Lyceum'u (lise) açmıştır.
o beni platonik aşık yaptı, bende onu ütopik sevgilim. kim bilir belki bir gün descartes'te buluşuruz. oturur birer çay söyler bir birimize pragmatik yaklaşmayı bırakıp, aynı teoremin içinde, hümanist birleşiriz. ben ona sanat felsefesinden bahseder, gözlerinin idealar dünyasında ne anlama geldiği anlatırım. o da varoluşçu akımdan söz eder belki bana, karşısında tümevarima giden bir somut fark ederse, psiko-analizle teşhis edebilir pekâla sevgimi. neden olmasın? sonra ben ona bir soru sorarım, "beni seviyor musun? diye, cevap veremez, susar belki sıkılır nihilist yanlarımdan, egoistleştirmemden onu çeker gider başka reel düzleme. aklımda sayısız soru işereti bırarak, içimdeki eflatun'u tanrısız. my god, felsefe böyle bir şey işte.
o beni platonik aşık yaptı, bende onu ütopik sevgilim. kim bilir belki bir gün descartes'te buluşuruz. oturur birer çay söyler bir birimize pragmatik yaklaşmayı bırakıp, aynı teoremin içinde, hümanist birleşiriz. ben ona sanat felsefesinden bahseder, gözlerinin idealar dünyasında ne anlama geldiği anlatırım. o da varoluşçu akımdan söz eder belki bana, karşısında tümevarıma giden bir somut fark ederse, psiko-analizle teşhis edebilir pekâla sevgimi. neden olmasın? sonra ben ona bir soru sorarım, "beni seviyor musun? diye, cevap veremez, susar belki sıkılır nihilist yanlarımdan, egoistleştirmemden onu çeker gider başka reel düzleme. aklımda sayısız soru işereti bırarak, içimdeki eflatun'u tanrısız. my god, felsefe böyle bir şey işte. Bayram Karakeçili
Mağaranın(Dünya) içinde yaşarken ışığı(“şey”lerin kaynağını) görebilmek için kafanı kaldırmalısın! -Yukarı Bak- Bu cümlede bahsi geçen anlayış Platon’un “İdealar Dünya”sı anlayışıdır. Mağaraya yansıyan gölgelerin (örn: gölge şeklinde bir elma, kedi vs.) asıl kaynağının ne olduğu sorusu İdealar dünyasını oluşturur. Güneşten yansıyan gölgemize baktığımızda, o gölgenin yerde olmasının sebebinin kendi varlığımız olduğunu düşünüp anlamamız çok basittir ancak bizim kendi varlığımızın bir “şey”in gölgesi mi sorusu diğerine nazaran daha zordur. Kendi varlığımızın da asıl “biz” in yani bizim şu an yaşadığımız bedenin aslında bir gölge olduğu ve gerçek bizin “İdealar dünyasında” olduğu Platon’un ileri sürdüğü bir anlayıştır.
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.