Alevî kavramının, özellikle de II. Abdülhamid dönemi resmi kaynaklarında kolektif bir "Kızılbaş" kimliğini nitelemeden önce ve hatta niteledikten sonra da farklı bağlamlarda kullanımına devam edildi. Devlet "Alevî" ifadesini -yüzyıllar boyunca kabul edilegeldiği gibi- seyyid ve şerifleri (ekseriyetle de seyyidleri -çoğulu sâdat) nitelemek maksadıyla kullanmaktaydı.