"Bir de İstanbul'a geldim ki: Bütün çarşı, pazar, Nar'adan çalkalanıyor! Öyle ya ... Hürriyyet var! Caleyan geldi mi, mantık savuşurmuş ... Doğru: Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru, Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının; Kafalar tütsülü hülya ile, gözler kızgın. Sanki zincirdekiler hep boşanıp zincirden. " Akif, Meşrutiyet'in beklediği gerçek hürriyeti getirmediğini düşense de milleti, "zulüm ve istibdat devri" dediği II. Abdülhamid devrinden kurtardığı için yine de mutludur. "İstibdat", "Hürriyet" ve "Amin Alayı" başlıklı manzumelerinde hürriyetinIözgürlüğün önemine değinmiştir. II. Abdülhamid dönemini "istibdat dönemi" olarak adlandırıp çok ağır biçimde eleştirmiştir.
Sayfa 117 - İnkılâp KitâbeviKitabı okudu
Abdulhamit Han dönemi oldukça zor, sancılı bir zaman dilimidir. Düşman çoktur, daha da kötüsü artık içeri sızmıştır. Kimin dost kimin düşman olduğunu anlamak iyiden iyiye zorlaşmıştır. Bu şartlar altında tedbir son derece önemlidir. Yıllarca Abdulhamit Han’ı karalamaya çalışan kalemler onu hep korkaklıkla suçlamıştır. Halbuki korkaklık başka, tedbirli olmak başkadır. O, nice darbe ve kumpas taraftarının oyununu bozacak şekilde davranmış, nice Şar gücün planını altüst etmiştir.SultanAbdülaziz Han’ın Velihat Şehzade olan oğlunun, kendi konağında intihar süsü verilerek hain bir pusu ile öldürüldüğü bir atmosferde tedbirli olmayı korkaklık olarak değerlendirmek fevkalade yanlış olacaktır.
Reklam
Aşırı yasaklarına ve gülünç sansürüne rağmen II. Abdülhamid rejimi dönemi, şehir zengin ve orta sınıflarının Avrupa kültürünün bütün ürünlerini sindirdiği çağdır. Abdülhamid düzenlediği gece toplantılarında Şerlok Holmes'in maceralarını okutturur. Pierre Loti bize «Rue de la Paix» den giyinen, Baudelaire okuyan ve piyanoda Cesar Frank çalan paşa kızlarını tasvir ederken, çarşıda tefrika romanlar ve resimli dergiler görülmeğe başlar. İstanbul yarı şarklı, yarı Avrupai, ne idüğü belirsiz şehir ifadesini, Batıya açılmak amacıyla kendi ülkesine sırtını dönen şehir ifadesini işte bu dönemde edinir. İş muhiti olan Galata semtinde, ondokuzuncu yüzyıl İtalyan gotiğiyle, yeni - islâmi üslupta binalar yanyanadır. Karagöz'ün yanısıra operetler de «temaşa» konusu haline gelir. Ramazan geceleri, eğlence yerlerinde kanto okunmağa başlarken burjuva evlerine de konsol, büfe, Louis XV stili koltuklar girer.
Sayfa 935 - Gözlem Yayınevi, 1980Kitabı okudu
II. Abdülhamid tarikatlara özel önem vermiş, bunların her türlü masraflarını karşılamış, tekkeleri ve tarikat büyüklerinin türbelerini tamir ettirmişti. Arap vilayetleri ve Afrika'daki nüfuzlu tarikat şeyhlerine nişan ve rütbeler ihsan etmenin yanında maaşlar da bağlamıştı. II.Abdülhamid, Osmanlı coğrafyasındaki bütün tarikatlarla yakından ilgilenmiş, maddi gereksinimlerini karşılamış yükümlülüklerini bağışlamıştır. Öyle ki dönemin bütün tarikatlarına üye olduğu söylentisi yaygınlık kazanmıştı.
Sayfa 226Kitabı okudu
Alevî kavramının, özellikle de II. Abdülhamid dönemi resmi kaynaklarında kolektif bir "Kızılbaş" kimliğini nitelemeden önce ve hatta niteledikten sonra da farklı bağlamlarda kullanımına devam edildi. Devlet "Alevî" ifadesini -yüzyıllar boyunca kabul edilegeldiği gibi- seyyid ve şerifleri (ekseriyetle de seyyidleri -çoğulu sâdat) nitelemek maksadıyla kullanmaktaydı.
Abdülhamid Han dönemi oldukça zor, sancılı bir zaman dilimidir. Düşman çoktur, daha da kötüsü artık içeri sızmıştır. Kimin dost kimim düşman olduğunu anlamak iyiden iyiye zorlaşmıştır. Bu şartlar altında tedbir son derece önemlidir. Yıllarca Abdülhamid Han'ı karalamaya çalışan kalemler onu hep korkaklıkla suçlamıştır. Hâlbuki korkaklık başka, tedbirli olmak başladır. O, nice darbe ve kumpas taraftarının oyununu bozacak şekilde davranmış, nice şer gücün planını alt üst etmiştir.
Reklam
342 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.