Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ane
"Ane gibi yar ; Bağdat gibi diyar olmaz."Burada ANA diye bilinen aslında ANE ' dir , o da Bağdat' ın yakınlarındaki bir geçitin adıdır..
Sayfa 34 - KapıKitabı okudu
Vaktiyle yeniçeri ocaklarında yemek dağıtan mutfak meydancısı, işine itina göstermeyen cinsinden birisi olsa gerek, üzerinde ayet ve dualar yazılı koca kepçe ile önce yağlı yemekleri ve pilâvı taksim eder; sonra da hoşafları dağıtırmış. Böyle olunca yeniçeri ortalarına giden hoşaf bakracının üzerinde bir parmak kalınlığında kalıp gibi yağ tabakaları yüzer ve tabiî bunlar kısmetine göre karavanalara da dağılırmış. Bir gün akıllı bir yeniçeri ağası, durumu görüp meydancıyı yanına çağırmış ve: - Bak a yoldaş! Bundan böyle kepçe temiz iken önce hoşafları dağıt. Yağlı ve sıcak yemekleri sonra dağıt ki hem soğumamış olurlar, hem de tatları birbirine karışmaz. Meydancı, o günden tezi yok emri uygulamış. Ancak bu defa sofralara giden hoşaf bakraçlarının üzerinde yağları göremeyen yeniçeriler, kazanı kaldırmışlar: - Hakkımızı yiyorlar, istihkakımızdan çalıyorlar. Hoşafın yağını bile kestiler. Yağlı hoşaf isterük! Galiba şimdilerde birileri, halkın hoşafının yağını cidden kesmeye çalışıyor!
Sayfa 108 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
BAĞDAT GİBİ DİYAR OLMAZ
Dilimizdeki "Ana gibi yår, Bağdat gibi diyar olmaz." sözü- nün ası muhtemelen "Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz." şeklindedir. Çünkü sözün aslındaki Ane kelimesi, Bağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun kuşattığı dik bir geçidin adıdır. Bağdat gibi (güzel) şehir, Ane gibi de (sarp, ama manzara li) yar (uçurum) olmaz, demeye gelir. Ancak siz Bağdat'ın Osmanlı Türkü için önemine bakınız ki oradaki Ane'yi anne yapı vermiş. Tıpkı "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." sözüyle Bagdat'ın eskiden beri bir ilim merkezi olduğunun altının çizilmesi gibi.
Eski tiryakiler, ramazanda afyonu macun haline getirir ve mercimek büyüklüğünde toplar yapıp her sahurda iki üç tane yutarlarmış. Ancak her bir macunu sırasıyla bir, iki, üç kat kāğıtlara sarmayı da ihmal etmezlermiş. Böylece kâğıt, mide öz suyunda eriyince macun midede dağılır ve birkaç saatliğine keyif devam edermiş. Tabii iki kat kāğıda sarılan macun, birkaç saat sonra, üç kat kâğıda sarılı macun da onu takiben kana karışınca tiryaki iftara kadar rahat etmiş oluverir. Ancak bu planın yolunda gitmediği, afyonun kāğıdının zor parelendiği yahut kana karışması geciktiği durumlarda tiryaki krizlere girer ve dış dünyadan âdeta kopar. Afyonu patlayıp kana karışasıya kadar farklı tepkiler verir. Konuşulan veya yapılan şeye uygun karşılık verilmeyen, anlama ve algılamada geciken durumlarda "Daha afyonu patlamadı galiba!" gibi cümleler söylenmesi bundandır.
Sayfa 6 - Afyonu patlamak deyimiKitabı okudu
Asayı Musa'dan Alıntılar - 65
Bir zaman iki adam, bir havuzda yıkandılar. Fevkalâde bir tesir altında kendilerinden geçtiler. Gözlerini açtıkları vakit gördüler ki acib bir âleme götürülmüşler. Öyle bir âlem ki kemal-i intizamından bir memleket hükmünde, belki bir şehir hükmünde, belki bir saray hükmündedir. Kemal-i hayretlerinden etraflarına baktılar. Gördüler ki bir cihette