İ'lem Eyyühel-Aziz!
Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz.
Zira dünya durmuyor, gidiyor.
İnsan da beraber gidiyor.
Sen de yolcusun.
Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû' etmiştir.
Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış.
Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahâza, ebedî ömrün önündedir.
O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok.
Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın Cenab-ı Hak'tan hiçbir hakkı taleb etmeye hakkı yoktur. Bilakis daima ona şükretmeye medyundur. Çünki mülk onundur. İnsan onun memluküdür.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlikü'l-Mülk tarafından verilmiştir.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsanın Cenab-ı Hak'tan hiçbir hakkı taleb etmeye hakkı yoktur. Bilakis daima ona şükretmeye medyundur. Çünki mülk onundur. İnsan onun memluküdür.
İ'lem Eyyühel-Aziz!
"Mahlukatın en zalimi insandır. İnsan, kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur. Aksi halde ne sever ve ne kıymet verir..."
İ'lem Eyyühel-Aziz!
Mer'ayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı haliyle: "Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faidemizi düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim." diye kendisi döner, sürü de döner.
Ey nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin. Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman,
اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
söyle ve Merci-i Hakikî'ye dön, imana gel, mükedder olma. O seni senden daha ziyade düşünür.