Emma’ya öyle geliyordu ki, ancak bir toprağa mahsus ve başka yerde tutunamayan fidanlar gibi, saadet yetiştirmek de dünyada yalnız bazı memleketlere vergidir.
Budala kime denir? Zeka olarak geri kalan birine mi? Yoksa nankör ve çıkarcı insanlar tarafından iyi niyeti ve saf kalbi kullanılmış birine mi?
Kitapta en çok dikkatimi çeken “zavallı şövalye” şiiri oldu. Bence bu şiir, kitabın ana konusunu oluşturmaktadır. Genç ve güzel iki kadının, çevresindekiler dahil, sadece hırsları uğruna sara hastası bir genci (budala’yı) nasıl gerçek bir budala’ya dönüştürdüklerini tüm betimlemelerle göz önüne sermiştir.
Dostoyevski kitaplarını okudukça anlıyorum ki, alışılagelmiş olan sadece bir kahramanın duygu ve düşünce durumlarını anlatmak yerine, farklı olay örgüleri içinde farklı karakterlerin durum analizlerini baş kahraman ile zincirleme işleyişini mükemmel biçimde tasvir etmektedir. Bu kitabında da tüm karakterlerin ruh hallerine tek tek hayat vermiş, 700 sayfayı hiç sıkılmadan okutmayı başarmıştır.
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225,1bin okunma
“Öylesine çok devlet dairemiz var ki, düşününce dehşete kapılıyor insan. Her biri hizmet üretti, üretiyor ve gelecekte de üretmeye kesin kararlı… Öyleyken, nasıl oluyor da bir denizyolları şirketinde doğru dürüst bir yönetim kadrosu kurulamıyor?”