Diokletianus’un ve II. Theodosius’un yönettiği imparatorluğun dinsel karakterindeki köklü farklılığı, literatürde “yedi uyurlar” diye bilinen meşhur hikâye çok iyi yansıtmaktadır. Hikâye aslında Diokletianus’tan da önce Decius ile başlamaktadır, ancak bu iki imparatorun ortak yönü Hristiyanlara karşı uyguladıkları organize baskı politikasıdır. Hikâyeye göre, MS 250 yılında Roma İmparatoru Decius, Hristiyanları pagan tanrılara kurban kesme-ye zorlayan fermanını yayınladığı zaman, Ephesos’lu yedi Hristiyan genç, imparatorun emrine boyun eğip Tanrı’ya karşı gelmemek için kenti terk etmişler ve kent yakınlarındaki Panayır dağında bulunan bir mağaraya sığınmışlardır. Bunları takip eden Romalı askerler, mağaranın ağzını kapatarak, gençlerin dışarı çıkmasını engellemişlerdir. Yedi genç (Maksimianus, Malkhus, Martinianus, Dionysius, Seraphim, İoannes, Konstantinus), burada uyuyakalmışlar ve nihayet imparator II. Theodosius’un iktidarının son yılları olan 445’ten sonra uyanmışlardı. Farklı bir versiyonu daha sonra Kuran’da (18:9-25) da anlatı-lan bu hikâye farklı bir bağlamda “ölümden sonra diriliş” meselesini tartışmak için kullanılmışsa da gençlerin uyuduğu imparatorluğun pagan; uyandıkları dünyanın ise Hristiyan olması çarpıcıdır.