Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
NOCTİS
Derin dehlizleride kesişti yollarım karanlıkla, öyle kolay değil vazgeçmek. Şimdi çık dışarı akşamleyin odandan, kimin var? Hiç kimse. Yavaşça göğe sunulan ince bir duman şimdi hayatım. Anlamını kaybetmiş bütün kıvrımlarım. Koyver gözlerini usulca penceremden, ne var ki karanlıktan başka. Kendi dünyamı kurdum kafamda, koskoca sessizlikle olgunlaşan milyonlarca hiçlik içindeki kelimeler. Dünya gürültülü, tanrının sesi duyulmuyor. Karanlıklar arasında çömelmiş ölüm bekler durur. Düşünür sıra kimde, ben mi? Daha vaktim gelmemiş. Hep ağlaması gerek birinin, noctis daha ayrılmadı hücrelerimden ondandır belki bu bitmeyen savaş. Çünkü ben hariç bütün nesneler bir yer buldu kendine, uydurdu kendi yapbozunun parçasını. Çünkü bir yere ait olmak daha anlamlandırır bu gereksiz, boş gezegeni. Karanlık benim zenginliğim, saklanıp oracıkta ürkek ürkek beklerim sonsuza kadar. Ne getirir bana hayat tam bir muamma. Aydınlığı aradığım bütün yıldızlar ölü gibi, bir bende mi işe yaramaz bu düzen. Hep bir düzensizlik, hep bir karmaşa. Hep çok noctis.
huseyin yani
huseyin yani
Bir gün onunla kahvaltı ediyorduk. Kahvaltı dediğime de bakma tost yiyorduk. Tabakta maydanoz vardı ben kopardım bir parça ve ağzıma attım. Ne oldu biliyor musun? Hayatımda ilk defa maydanozun tadını hissedebiliyordum. Maydanoz ya bir ot parçası, maydanozun ne tadı olabilirdi ki nevin? Dehşete düşmüştüm. Sonra gözlerimi kaldırıp ona baktım. Uykulu gözlerle tostunu kemirmeye çalışıyordu. Böyle nasıl anlatsam birden içim cız etti. Hani olur ya ince bir sızı saplanır insanın sol yanına aniden. Öyle işte. Bir insanın tost yemeye çalışması bir diğer insanın yüreğinde nasıl mutluluğa yol açabilirdi. Tostu bırakıp arka arkaya üç sigara yaktım sonra. Ağzımdaki maydanoz tadını silmeye çabalıyordum bu bana çok uzak bir histi Nevin. Korkmuştum.
Reklam
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
Mahperi ve yalnız ağaçlar üzerine.
Sükut içinde çıkagelen ansızın, zarif ve ince mahperi. Pencere pervazına hafifçe tututan dirsekleri, pervasızca izlerdi gökyüzünü her gece. Çok elzem olmasa dahi her şey mecnun kalbini kafesinde telaşla çırpınan uçmaya hazır bir kuş kadar heyecanlandırırdı. Bir başınalığı severdi, kalabalıklarda gözleri mahzun bakardı; uzlete çekilmek için can atardı bazı bazı. Güneşi sevdiği kadar yağmuru da severdi, ıslanmayı sevdiği kadar üşümeyi.. Gülmeyi sevdiği kadar ağlamayı severdi, bu melâl halini hoyratça kucaklardı uçurumdan düşmekten kurtarırcasına. Yeşillikler arasındaki yalnız ağaçlar, buğulu gözlerinin altında silinip giderdi. Ayna karşısına geçtiğinde bir dilfiruzdur ki alır götürürdü ellerinden. Kendinden kendine kaçardı, kalbinin süveydasına ışık olurdu başını okşadığı sokak hayvanları. Bundandır aldığı her nefesine gönül vermişliği. Batan güneşin bir lahza ardından doğacağını bilirdi. Dudaklarında bitmek bilmeyen bir aşk türküsü, gözlerinde can bulan gökyüzü. Bir an için duraksayıp baktığında göğe, nihayet gördü ruhunun revasını. Mecruh çocukluğunu olanca şefkatiyle sarmaladı. Düğüm olmuş boğazı ilmek ilmek çözüldü yeniden. Belki sadece bugüne mahsus, tekrar ve tekrar..
Hoşçakal bittim ben.
Sessiz Tepkisiz Notasız bir Ezgi kaldı geriye. Kendimi bırakacak bir Denizim var sadece Karada boğuluyorum son zamanlarda Ait hissedemiyorum. Çok ince bir çizgi Yerinde bir vazgeçiş hali Nefes almak ne mümkün Benden bu kadar Pes ediyorum
Hile yok bu oyunda, maksat hakikat Aksak nefesler, aslen kuralsız Hayal miydi, rüya mıydı? Yaşandı mı yoksa? Çok ince bir nokta; aşar seni, korkma
Reklam
Efsaneye göre Cihangir Hanlığının genç Prensi Salim Şah, bir gün raksını görüp hayran kaldığı Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye âşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister ancak ülkesinin kuralları buna izin vermez. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi, hele ki bir rakkase ile evlenmesi
Mesele çok ince düşünmek değil. sadece düşünmekk.. Yeterr yani başka bi şey istemiyor insan
ben mi çok ince düşünüyorum yoksa insanlar mı çok düşüncesiz bazen anlamıyorum
Dalgınım
Peki ya sizin Hiç fotoğrafını açıp Yüzünün en ince ayrıntısı kadar, İncelediğiniz biri oldu mu? Uçmak için kuş olmak gerekmiyor, küçük sevinçler olsun yeter.
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Kevser sûresinin mucizeliği
Kevser sûresi En kısa sûre (1,5 satır) 10 kelimeden oluşur 1.2.3. ayetlerde 10 ar harf(kullanılan harf sayısı) En çok tekrar edilen harf 10 kez (ا-أ) Diğer harfler birer kez tekrarlanmış onlarda toplam da 10 harften oluşuyor Nüzul günü Zilhiccenin 10'u Bütün ayetlerin Ra harfi ile bitmesi Bu kısacık sürede bile çok ince nüansların olması ..kim bir benzerini getirebilir ki...!
Kalabalıklar Hatıra Biriktirmez
Hudutları belirsiz, tanımsız bir ahaliyiz artık. Hangi yöne gitse kaybolan, hangi çenginin etrafında toplansa avuçları alkıştan patlayan şaşkın bir ahali. Gözlerimiz hırstan kan çanağı, ellerimiz kılıçsız, ellerimiz pudralara aşina. Yani biz Yunus’u anarken derviş, Hallac’ı anarken zalimiz; vurduğumuz serçelere suç buluyoruz. İçlerimiz darmadağın.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.