Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

cihat ince

Göz İnanmak İçinde Kullanılabilir
Yaşamın rengine karışamayan iktidarlar, yasalarla birlikte, tabelaların yönlerini gitmenizi istedikleri yöne doğru çeviriyor. Düşünmek, sorgulamak ve kendini ifade etme özgürlüğünü bir tek kendilerini eleştirmemek hakkı ile veriyorlar. Anayasanız insanları yaşarken ölmeye teşvik ederken, üç çocuk diye atılan naralarla büyük bir cehalet hazırlanıyor farkında mısınız? İnancın duygulardan geçtiğini idrak edemeyenler, okumadan, araştırmadan, mantığına yatıp yatmamasından ziyade kulaktan dolma bilgilerle bir inanışı savunurlarken, farklı bir inanışa ya da inançsızlığa göstermeleri gereken hoşgörüden aciz olmalarını elbette küçümsemiyorum ama acıyorum. Ahlak anlayışının toplumsal kurallar çerçevesinde değerlendirildiğinde iradesizliğin ölçüt alınması ne acı oysa. Kontrol edilmekten aciz bir beynin kapasitesini, kıyafetin kısalığı veya darlığı ya da vücudun yalnızca belli bölgelerine olan dikkatleri ile ölçebilirsiniz. Aşkın ütülenmiş kıyafetlerle olmasına karar verenler, yakası kırışık olanlara bok atmadan evvel yakasını ütüleyenlerdi. Bu yüzden yalnızca kişi bilmezdi kendinden işi, zihni zaten saklayamazdı göz attığı o geçmişi. Duyarlılık için kullanılan en iyi silahın duygular olduğunu bilenler, beğeni sayısına göre görselini özenle seçtiler. Hatırlama ve unutmama kapasitesinden ziyade beğeni ve etkileşimdi yirmi dört saat içinde kaldırılan bütün hikayeler. Kuyunun içinde atılan taşı göremeyenler, kırk akıllıyı da kuyunun içinde kendilerine benzettiler. Ben gördüklerime inanırken, onlar göremedikleriyle seviyesizdiler. Cihat İNCE
Reklam
"Saygı"
İnandığınız doğrular zihnime uymazken önce bedenimi aşağılamanız Tanrınızın katında kaç puan? Düz renk bir tenin kalıcı mürekkeplerle boyanması, inanç duygularınızı zedeliyorsa, düşüncelerinizdeki kirliliği 3 kez burnunuzdan çektiğiniz su ile temizleneceğine nasıl bu kadar eminsiniz? Metaller vücutta yalnızca hastalık için bulunmaz bayım. Dilerseniz sizi biraz aydınlatayım. Belli bir kalıba uymayan veya o kalıba kendini ait hissetmeyen insanların düşüncelerine saygı göstermek, iki basamaklı en büyük tek sayıyı düşünmekten daha kolay oysa. Saygının sözlük anlamı “- Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusudur.” Oysa ben senin “Cahilliğine, küçük kapasiteli zihnine ve kendini geliştirmekten yoksun tutup hakkında hiçbir fikrin olmayarak inandığın inanışına, parfüm icadından haberinin olmayışına ve çok dahasına” saygı göstebiliyorum. Hayat çok yönlü arkadaşım! Herkesin okuduğu ve gitmek istediği tabelalar kendi yolunun yönünü belirlerken, yolun sonu karanlıksa da bu benim tercihimdir. Yapmak isteyipte yapamadığın şeyleri başkaları yapınca, zihnindeki kuralları sorgulamadan tanımadığın bir insanın bedenini sorguluyorsan, ya da gördüklerinden etkilenecek kadar iradesiz ve zayıfsan bildiğim güzel bir mağara var Alaska Yağmur Ormanlarında. Yalnız Primatların doğal yaşamından rahatsız olmamak için at gözlüğü takmayı sakın unutma! Saygım, gösterdiğin kadar saygında. Cihat İNCE
Zihninin En Karanlık Odası
Aklının en kapalı odalarını sonsuza kadar kirala bana, çok fazla paramda yok ama, gelecek nesiller ödeyecektir mutlaka, yıllar sonra okuduğunda seni bir kitapta. Merdiven korkuluklarına astığın ruh hallerini giyinirken seyretmeme izin verirsen ayıplar mı iki ayaklı yaratıklar bizi? Pencereden bakmaya çalışanlar, parmak uçları kadar iradesi zayıf olan insanlardı ve konuştukça alçalan yalnızca boyları değil, cehaleti vücutlarına işleyecek kadar da zavallılardı. Yerli yersiz konuşan duvarların seslerini kesmek için kaç kat boya çektin zihnine, ya da Edison’u anmak için mi yanıyor yıldızlar çoğu zaman fişe bağlı yeryüzünde. İki tabureye ihtiyacım var şimdi, kendimi yalnız hissetmemek için değil, solumdan söylemek istediğim için düşüncelerimi. Sen ikiyi çeyrek geçerken, orkestra şefliği yapan aklım, kalbimin müzikaline hayranlık duyuyordu. Kulaklarını kapatmaya çalışsam bile, nabzım dakikada 100 kere beni ele veriyordu. Ruhunu gizlediğin en ince saç telinin kopmasına karşı taraklara kısıtlama gelmesini isterken, korkusuzluğumdan korkuyordum hiç korkmadığım kadar. Dar gelirse bir gün geniş sandığın aydınlık salonlar, parkeler daha gitmeden arkadan söylenmeye başlarsa, pencereler albenisi sunmaktan ziyade sana karşı monotonlaşırsa zihninin en karanlık odalarını hatırla. Mevsim düşer, denizler çiçek açar, güneş susar, resimler konuşur iki tabure bulunan odaya sen girdiğinde. Newton bile gururlanacaktır, gülümseyen yüzümü karşında eğdiğimde. Cihat İNCE

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne farkı var ki düşüncelerin
Kayboluyor saatler gösterdiği zamandan. Firari düşünceler gecenin en uygunsuz saatlerinde göz kapaklarının kepenklerini açmak için zorlarken, bedenimin iflasını bekleyen yalnızca uzandığım yataklar değildi. Sessizliğim dört duvar arasında yankılanıp geri dönerken, seyrettiğim düşleri boyamak için kullandığım renklerin boyası da hep netti.
Mantığın direksiyon yönünü duygular mı belirler? Beynin kıvrımları hangi duyguların içinden geçmesine izin verir? Zamanın altı çizilebilir miydi hissettiğin her yaşanmışlıkta? Son kullanma tarihini bilseydi insan kendinin, yine de çıkar mıydı başka bir insanın karşısına? Göçebe duygular şehri terk ettiğinde, bıçak gibi kesilir sesler, aklın saniyede bin kere düştüğü yerden kalkıp yeniden düşer. Çoklu orkestraya sahip insan duygularında akordu bozulan duyguyu görmezden gelerek yaşamaya çalışmak insanın yalnızca gülüşünü etkiler. İç güdüsel ve sosyal olarak yaşayan bir insan, kendi için toplumsal bir sorundur, toplum onu kurallara uymadığı için bok atıp dururken, kıskançlığından bir köşede kudurup durur. Yaşamak bir başkasından ödünç alınamayacak bir şeydir. Keşfetmeniz gereken duygular, hisler, korkular, umutlar ve yalnızlıklar bir köşede giriş biletini ücretsiz vermek için beklerken, mantığın sizi yalnızca A noktasından B noktasına götürmesine şaşırmamak gerekir. Bir dünyada milyonlarca farklı bakış açılarına sahip olan insanlar varken neye göre konulmuş kurallar? Görgü, ahlak, yaşamak, nefes almak, kim belirledi bu kuralları? Bir düzen içinde düzensizlik yaratmak isteyenler, mantığının C,D belkide Z noktasını keşfetmek isteyip gitmesine izin verenlerdir. Direksiyon yönünü belirleyen duygular, mantığı bir kaşık su içinde bile boğar. Cihat İNCE
Reklam
Hayal ettiklerin Pencerenin 1 Metre Uzağında
Akıl, zamanın içinde sonsuz müebbete tabi olup, soyut kavramların somut vücut dilinde yansımasıyla çoğu zaman pişmanlık bir miktar mutluluğa vesile olan bir anlama yetisidir. Hayal ise gözün özü görmesine rağmen zihnin mutlak monarşisinde devrim yaratacığına inanılan bir düşünce biçimidir. Pragmatik bir insan, zihni ile girmiş olduğu mücadele sonucunda bulunduğu evin penceresinden hiç tereddüt etmeden şehrin en gri kaldırımına atlarsa , bu durum Rasyoneller için kazanılmış bir zafer sayılır mı? Günümüz şartlarını ele alırsak, gerçeklik için bir yasa çıkmalı belkide, 5 yaşını tamamlamış her bir çocuğun kurduğu hayal için 5 kez azar işitmesi sağlanmalı ebeveynlerinden. Duyu yetisine sahip duygular insanlık tarihi boyunca kullanılan en güçlü silahtı aslında, tanrılardan, yıkılan imparatorluklara oradan günümüz nesillerine aktarılan öğrenilmiş çaresizliğin kanıtı niteliğidir duyu yetisine sahip duygular. Altını çizebilseydim düşüncelerimin, "Hayal ettiklerin pencerenin 1 metre uzağında. Yakala onu! " derdim. Cihat İNCE
Aklın Duygularla Savaşı
Korkular acıya döndüğünde, ruh bedenin içinde ne kadar sıkışırsa o kadar küçük kalabilir insan. Hayal gücü içinde oluşturulan mutluluğu paylaşmak korkunç cesaret isterken, meydan okumadır aslında tüm mutsuzlara. Duyguların sınırlandırılması insanoğlunun kendine yaptığı en büyük kötülükken, iç sesin muhalefet olmasıyla zihinde başlayan savaşın kaybedeni çoğu zaman "uyku" olur.Kaygı bir köşe başında elinde kurmuş olduğu tüm düşüncelerin resimleri ile beklerken, güven duygusu şövalye misali göğsü dik şekilde aklının odalarında nöbette durur. Bazen olası sessizlikte gözlerinden çok kulakların tetikte olur. Gün içinde binlerce ses çekiç ve üzengi kemiğinden öteye geçemezken, vip bir sesin şiddetiyle zihin karnavala dönüştüğünde, umutsuzluk köşe başında arkası dönük ve tek ayak üzerinde durur. İnsanoğlunun en büyük düşmanı yine insanoğludur. Duyguların yönetimi ele alma çabası zihne darbe gibi görülse de, zihnin mutlak monarşisi bir duygu ile elbette son bulur. Cihat İNCE
Ben En Çok Kendimden Özür Dilerim
Bana en çok kendim zaman ayırmıştı, ve ben sessizliğime yenildim. Bir merhaba için kırk takla atacak gücümü bilinçsizce mi tükettim yada bir hastane odasında takılı serumla yatarken, kendimin bile yanımda olmamasını mı hissettim bilmiyorum. Bana en çok kendim zaman ayırmıştı ve ben kendime ihanet ettim. Hayal ettiğim her düşünce bütün bedenimi olgular içinde sararken, beni gerçekliğe uyandıran kendimin defalarca gitmesini söyledim. Mutluluğu tarif etmek için "Kalbim" dedim "Yenilirsin" dedi." Düşersem kaldırır" dedim. "Ayna bak, neden teksin?" dedi. Kendim bile beni daha iyi tanırken ona susmasını söyledim. Gerçeklikle oynadığım kumarda olmayan değerlerimi bir şarap kadehinde kaybettim. Şimdi şerefime kaldıracağım her kadehin bilinmişliği var inanmak istemediğim ruhumda. Kendimi bir cümleyi okuduktan sonra kaybettiğimi farkettim. Uyanmam gerektiğini anladığımda bir hastane odasında tektim. Cihat İNCE
Çekimlenen Zihnin Potporisi
Yedi göbek aşağıdan söylenilen cümleler içinde hiçbir fiil çekimlenemez artık! Ses için yapılan tanımlamalarda kullanılan titreşimden, saygı duruşunda duran sessizliğin haberi bile yok. Atılan adımlarımın ileri olmasına rağmen neden geri yürüdüğümü sorgulamak için hayli yorulmuşken ve bomboş bir odanın, bembeyaz duvarlarına kendime olan saygısızlığımı en büyük harflerle yazarken, kısık bir sesle “ DOĞRU YA İYİ Kİ DOĞDUM” diyorum. İç sesim reddediyor “iyikileri” ve söylenmeye başlıyor. “Yedi verenlerin tohumlarını sakla şimdi aklının en arka bahçelerine, Gün güneşe doğmadan, sula içindeki bütün kahkahaları, sessizlik şiddetiyle, Kışa düşerken ayakların, gökyüzünden arınanlar koyarken bulutları ceplerine. Çiğne! çiğne sonsuzluğu, içinde yetiştirdiğin çocuğun hayal gücüyle.” Umudun rengini anlattığım her hikâyede bir çocuğun resim defteri daha boş kaldı. Zaten dağların rengi kırmızıya yakışmaz, ağaçlarsa yangından siyahlara bulanacak kadar azdı. Bir renk için, bir çocuğun resim defteri daha boş kalırken, çaresizliğin yerini, avuç içlerine sertçe vurulan cetvelin acıttığı göz yaşları aldı. Öğretenlerin öğretmen unvanını aldığı bir toplum içinde, yeni bir küfür yaratıyorum cümlenin en geniş zaman diliminde. Çekimlenirse sülalesine, çekimlenmezse kendisine. “Merak” iki heceden oluşan ve zihnin en tehlikeli yapı taşını oluşturan tek kelimelik histir. Fazlası kuruntuyu azı değersizliği hissettirir. Cümle içindeki hissetmediklerini, kısıtlı zamanını yakalamışken konuşalım. Beş dakika için geçmiş yılların hesabını bir gün mutlaka soralım. Cihat İNCE
78 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.