Zamanaşırı düşerse bir iç ses, nefretin hüzne olan bağlılığı kadar, sevincin mutluluğa yaptığı yatırımda incelenmelidir oysa, tıpkı kanatları özgürlük için sembolize eden bir ressamın, bilekteki zincirleri pembeye boyaması gibi mesela.
İçin kaçıncı cehennem? Ya da; İçince bu dünya kaçıncı cehennem?
Toz düşüyor saçlarına büyük şehir sokaklarında.
Biraz büyüdüm bugünlerde, bir ses için bir söz, bir söz için bin yaş takas edebilirim sanırım.
Kafamın içinde tilkiler dolaşırken, düşünüyorumda spreylerle boyanan duvarların arkasında, gün ışığından muaf olsa dahi açabilen çiçeklerin güzelliği, dükkanlarda kombinlenerek satılanlardan bin kat daha güzel ve buna yemin bile edebilirim.
Ağacın gölgesiyle attığı hava ne yazık ki Güneş batana kadar. Mum ışığına yaklaşan bir parmağın gölgesi ise karanlıkta tüm odayı kaplar. Mesele gölge yaratabilmek ise herkesin mutlaka bir yeteneği var. Güneş gölgeyi, gölge ise geceyi kovalar.
Kişi bilinmediğini sanırdı kendinden bilirken işi. Kurulan cümleler bile uzay boşluğunda asılı kalırken unutmaktan söz etmek büyük cesaret, yaşamadan görmek özneye hakaret. Varlığın, somut hali gözle görülürken, soyut hali konuşurken, kendini ele verir. Bu yüzden psikolojide çoğu zaman obsesiflik içinde paranoid bozuklukta incelenir.
Cihat İnce
02.03.2024
Hayatım boyunca dünyada bir şeylerin büyük, hatta uğursuz bir şeylerin döndüğüne, ama hiç kimsenin bana bir şey söylemediğine dair tuhaf ve açıklanamaz bir his vardı içimde.
"... bu makine ertesi sabah size Tanr'nın kahrolası telefon numarasını verecekse, bizim gece yarılarına kadar oturup Tanrı'nın var olup olmadığını tartışmamız neye yarar?"