günler geçer
ve çalışır şafağın değirmeni
kim bilebilir ki kimi neyi eskittiğini
ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
sen ne kadar kumraldın aynalarda
hay allah
temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
gel bağışlayalım birbirimizi
Kollarını o biçim kavuşturma, kötü çok kötü
Acır gibi bakma yüzüme yoksulluğum büyüyor
Aç şu perdeleri nella aç nella uykum geliyor
Kır şu camları nella kır nella boğulacağım
Yapraklar kokunca bir
Sular yorulunca
Sızılar gencelince
Bil ki birbaşımayım
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
Bu kadar benden uzak
Bu kadar mavi
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
Latin Amerika'nın edebiyat ile günlük hayat arasındaki sınırları kaldıran o büyülü havası bu ülkede yok. Köklü geçmişin mayası yok. Direnişin masalsı ruhu yok. Hayatın hem içe hem dışa doğru açılan kapıları burada yok.
Burada vasat bir cetvelle çizilmiş sınırlar var. Burada Lucas olamazsın, ancak iriyarı ve sıkıcılık derecesinde gerçek bir Rıfat olursun. İçinde senden beklenenlerin dışında hiç bir şey yoktur, maceralar yoktur...... Derken kitapçının kapısı açılıyor. İçeri biri kadın üç direnişçi giriyor. Devamı bu kısa filmde :) youtu.be/wE9rGtmED6E
Hatırlıyor musun, bu ilişkiye girerken insanın ille de bir vaatte bulunması gerekiyorsa bu, çelişkisiz olacağım değil, kendim gibi olacağım vaadi olmalı demiştin. Ben ne çelişkisiz olmak, ne de kendim gibi olmak istedim, ben senin olmak istedim...
sevdiğini alamayan bütün müezzinlere...
bir trapezin durması gibi suya
içime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla
başın kaşın yarılsa diplerime çarparak
kanın karışsa suyuma
yerin bütün kanunlarına kusarak
ben sana bulanayım sen bana...
kapımı çalmanı istiyorum leyla
o kadar evde yokum ki anlatamam
insan insana aşık olmaz
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular
GELDİM İŞTE
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller
Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu
Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır
Sana büyük bir sır söyleyeceğim zaman sensin
zaman kadındır gönlü çelinsin ister zaman
hep okşansın diz çökülsün hep
dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
taranmış
bir upuzun saç gibi zaman
soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
sensin gırtlağıma dalan bir bıçak
kocaman bir yalnızlıktır izmit
denize doğru gittikçe büyüyen
saçak altlarındaki sessiz yağmur
ve vardiya düdüklerinde keder
kocaman bir yalnızlıktır izmit
solgun fotoğraflarda gülümseyen
kurumuş incir ağacı ve hatmi
hep işçi bıyıklarıyla terleyen
kocaman bir yalnızlıktır izmit
istasyon önlerinde sabah ağartısı
yürüyen telaş yarım kalmış şiir
terk edilmiş ölü martılar kıyısı
kocaman bir yalnızlıktır izmit
kayan bir yemeni uçuşan yıldız
sardunya saksılar kirli bir yüz
aylak rüzgar yüreğimin sokağında
kocaman bir yalnızlıktır izmit
gün gelir akar ince bir su gibi
havalanır ak güvercin çatılardan
konar ruşen hakkı'nın çınarına
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı.
Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yan yanayızdır sadece.
Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur.
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte.
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok
"Severim gelecektekileri haklı çıkaranı ve geçmiştekileri kurtaranı: çünkü şimdiki zamandakilerin eliyle mahvolmak ister o.
Severim tanrısını sevdiği için tanrısını yerden yere vuranı: çünkü tanrısının öfkesi mahvedecektir onu.."
...
Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
Kendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir
Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
Suyun öte kıyısında yaşadı, Sisyphos dediler adına
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil
Koç beni kalbinden ama bekliyorum demek bu
Ayrılıq
Yene bu şeherde üz-üze geldik,
Neyleyek, ayrıca şeherimiz yox.
Belke de, biz xoşbext ola bilerdik,
Belke de, xoşbextik, xeberimiz yox.
Aradan ne qeder il keçib gören, -
Tanıya bilmedim, meni bağışla.
...
...Sağımız-solumuz adamla dolu,
Qol-qola kişilər, qadınlar keçir.
Özünden xebersiz, ömründe min yol
Özünü öldüren adamlar keçir...
...